BAZI HRİSTİYANLARIN ARMAGEDDON YANILGISI
Ahir Zaman, Deccal Fitnesinin Yaşanacağı Dönemdir
Şu anda ahir
zamanda yaşıyoruz. Bu önemli zaman dilimi, dünyadaki kıyametten önceki son
dönemdir. Ve bu kutlu dönem, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ayrıca İncil
ve Tevrat pasajlarında çok detaylı anlatımlarla tarif edilmiştir. Kıyametten
önceki son dönem, yani ahir zaman, deccal fitnesinin yaşanacağı, felaketlerin,
zulümlerin, kargaşa ve mutsuzlukların, savaşların, katliamların,
dejenerasyonun, ekonomik krizlerin, maddi çöküntülerin, terör, şiddet ve
vahşetin en kapsamlı şekilde yaygınlaşacağı ve herkesin bir kurtarıcı aradığı
dönem olacaktır. İnsanların büyük bir bölümü bu dönemde kötülüğü
yaygınlaştıracak, Allah'ı ve ibadetleri unutmaya meyledecek, kendilerince
sorunların çözümünü savaş, katliam ve kötülükte bulacak, kargaşa ve
bozgunculuğa yöneleceklerdir.
Ahir zamanda
deccal fitnesinin yaygınlaşması, yeryüzündeki bütün toplulukların felakete
sürüklenmesi ve insanların bir kurtarıcı için Allah'a yalvarmaları ile
birlikte, Rabbimiz ahir zamanın kutlu şahıslarını yeryüzüne gönderecektir. Bu
kutlu şahıslar, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'dır. Yeryüzü, Hz. İsa (as) ve
Hz. Mehdi (as)'ın yeryüzündeki zuhuru ile sükun bulacak, deccalin fitnesi
ortadan kalkacak ve yeryüzünde daha önce hiç görülmemiş bir Altın Çağ dönemi
yaşanacaktır. Bu dönemde savaşlar sona erecek, tek bir damla kan akıtılmayacak,
top, tüfek, silah kullanılmayacak, insanlar hiçbir şekilde zulüm görmeyecektir.
Hz. Mehdi (as), yeryüzüne tam bir barış ve huzur ortamını getirecek, adaletle
hükmedecek ve uyuyanı dahi uyandırmayacaktır. Peygamberimiz (sav) hadislerinde
bu büyük ve önemli gerçeği şöyle haber vermiştir.
İnsanlar,
bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)'ın çevresinde
toplanırlar. Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o
denli olur ki, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE
AKITILMAZ. Dünya, adeta asr-ı saadet devrine geri döner. (El Kavlu'l Muhtasar
Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 29 ve 48)
[HZ. MEHDİ
(AS)'IN] ZAMANINDA NE BİR KİMSE UYKUSUNDAN UYANDIRILACAK, NE DE BİR KİMSENİN
BURNU KANAYACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf.
44)
Ona [Hz.
Mehdi (as)'a] biat edenler, [Kabe civarındaki] rukün ve makam arasında biat
ederler. UYUYANI UYANDIRMAZ, ASLA KAN DÖKMEZLER. (El-Heytemî, El-Kavlu'l
Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)
Hz. Mehdi (as)
döneminde, savaş olmayacaktır:
SAVAŞ
[ERBABI] DA AĞIRLIKLARINI [SİLAH VE MALZEMELERİNİ] BIRACAK. (Sünen-i İbn-i
Mace, 10/334)
HARP
[ERBABI] AĞIRLIKLARINI [YANİ SİLAH VE SAİREYİ] BIRAKIR. (İmam Şa'rani,
Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496)
Düşmanlık ve
kini de kaldıracaktır... KAP SU İLE DOLDUĞU GİBİ YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR.
Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. SAVAŞ DA AĞIRLIKLARINI
BIRAKACAK. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)
Hiçbir kimse
arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün DÜŞMANLIKLAR, BOĞUŞMALAR,
HASETLEŞMELER MUHAKKAK KAYBOLUP GİDECEKTİR. (İmam Şa'rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret
ve Ahirzaman Alametleri, s.496)
Hz. Mehdi (as)
döneminde kötülükler ortadan kalkacak, yerini iyiliklere bırakacaktır:
Onun (Hz.
Mehdi (a.s.)) döneminde İYİ İNSANLARIN İYİLİĞİ ARTAR, KÖTÜLERE KARŞI BİLE
İYİLİK YAPILIR. (Kitab-ul Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)
Kap su ile
dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir DÜŞMANLIK
KALMAYACAKTIR. VE BÜTÜN DÜŞMANLIKLAR, BOĞUŞMALAR, HASETLEŞMELER MUHAKKAK
KAYBOLUP GİDECEKTİR. (Sahih-i Müslim, 1/136)
Hz. Mehdi (as)
döneminde savaşların son bulacağı Tevrat'ta da haber verilmiştir:
... Son
günlerde... Rab birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek... Ulus
ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık. (Yeşaya,
2:2-4; Mika, 4:1-3)
Savaş
arabalarını Efrayim'den,
atları Yeruşalim'den (Kudüs'ten) uzaklaştıracağım. Savaş yayları
kırılacak... (Zekeriya, 9:10)
O dönemde
[Hz. Mehdi (as) döneminde], açlık ya da savaş, haset ya da düşmanlık
olmayacak... (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 12:5)
... Ülkeden
yayı, kılıcı, savaşı kaldıracağım, güvenlik içinde yatıracağım onları.
(Hoşea, 2:18)
... Ülkenize
barış sağlayacağım. Korku içinde yatmayacaksınız... Savaş yüzü
görmeyeceksiniz. (Levililer, 26:5-6)
"...
Topladıkları silahları yakacaklar. Küçük büyük kalkanları, yayları, okları,
sopaları, mızrakları ateşe atacaklar... Yakmak için silahları kullanacaklar..."
Egemen Rab böyle diyor. (Hezekiel, 39:9-10)
... İnsanlar
kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar...
(Yeşaya, 2:4; Mika, 4:3)
Dolayısıyla Hz.
Mehdi (as) ve Hz. İsa (as) döneminde kan yoktur. Savaşlar yoktur. Deccalin
fitnesi durdurulmuştur. Milletlere, devletlere barış gelmiştir. O dönemde kimse
savaşın peşinde olmayacaktır. Çünkü savaşın temel sebebi olan batıl itikatlar,
Darwinist-materyalist zihniyet ve bu çarpık zihniyetin getirdiği menfaatçilik,
bencillik ve ruhsuzluk ortadan kalkmış olacaktır. İnsanları gerçek dindarlıktan
uzaklaştıran radikal din ve ideolojileri ortadan kalkacak ve dolayısıyla
şiddetin ve sevgisizliğin temel zihniyeti yok olacaktır. Hz. Mehdi (as) ve Hz.
İsa (as)'ın gelişi ile yaşanacak olan Altın Çağ, dünyanın en mutlu, en rahat,
en huzurlu, en barış dolu ve en bolluk içindeki dönemi olacaktır. Hz. Mehdi
(as) zuhur etmiştir. Hz. İsa (as) ise nüzul etmiştir, şu an zuhuru
beklenmektedir. Gizliden gizliye görevini gerçekleştirmeye başlamıştır. Her iki
kutlu şahıs da deccalin fitnesine karşı ilmi mücadelelerini şu an
gerçekleştirmektedirler. Artık barışa ve rahatlığa doğru bir gidişat
yaşanacaktır. Bundan sonra savaş yoktur. Hristiyanların beklemekte oldukları
Armageddon savaşı, şeytanın tüm dünyayı kırıp geçirdiği, deccalin Darwinizm ve
komünizm fitnesi ile dünyayı sardığı geçtiğimiz yıllarda gerçekleşip bitmiştir.
Pek az Hristiyan bu gerçeğin farkındadır.
Armageddon
senaryolarının arkasındaki kirli emeller
Bazı
Hristiyanlar İncil'de, Hz. Mesih'in çıkış vaktinde gerçekleşeceği bildirilen
Armageddon savaşı sırasında atların yularlarına varacak miktarda kan
döküleceğini iddia ederler. Söz konusu savaşta, yedi yıl sürecek bir felaket
döneminin olacağını, yaşanan savaşlar sırasında Musevilerin dörtte üçünün
Müslümanlar tarafından yok edileceğini, İsrail ve bir kısım Ortadoğu
topraklarının tamamen harap olacağını, tüm bunların da Hz. İsa (as)'ın çıkışı
için önemli bir işaret olacağını ifade ederler.
Bu dehşetli
senaryoya göre, Museviler Müslümanlara karşı 'Armagedon' olarak adlandırılan
savaşı kazanmadıkça, Hz. İsa (as) yeryüzüne tekrar dönmeyecektir. Bu nedenle
bir kısım Hıristiyanlar, Hz İsa (as)'nın yeryüzüne dönmesi için, bu büyük
savaşın çıkmasını ve savaşın Musevilerce kazanılmasını adeta şart olarak
görmektedirler. Bu savaş bittikten sonra da, Hz. İsa (as)'ya iman eden 144.000
Musevi dışında tüm Musevilerin kırılması beklenmektedir. Bu kanlı savaşlar
neticesinde, tüm Müslümanların ve neredeyse tüm Musevilerin yok edileceğine;
diğer taraftan sadece Hz. İsa (as)'ya bağlı Hıristiyanlarla, seçilmiş 144.000
Musevi'nin kurtuluşa ereceğine inanmaktadırlar.
Söz konusu
Evanjelik Hristiyanlar İncil'de ahir zamanda gerçekleşeceği bildirilen ve
detaylı olarak tarifi yapılan Armageddon Savaşını tamamen yanlış
yorumlamaktadırlar. Ve bu yanlış inancın bir gereği olarak da, şu anda
Ortadoğu'da sürekli kan akmasının, kardeşin kardeşle savaşmasının ve bitmek
bilmeyen gerilimin Hz. İsa (as)'ın gelişi için mutlaka gerekli olduğu
yanılgısını savunmaktadırlar. Türkiye'nin güneydoğusunu içine alan, aynı
zamanda Irak ve Suriye'yi kapsayan ve Ortadoğu'ya kadar uzanan geniş bölge
içinde, kendi inançlarına göre Musevilerin çok büyük bir kısmının
katledileceği, kanın sel gibi akıtılacağı bir vahşet için hazırlık
yapmaktadırlar. Bu kan beklentisi Evanjelik Hristiyanların çok büyük bir bölümü
için vazgeçilemez bir amaç, gün geçtikçe daha da güçlenen bir hedefe
dönüşmüştür, çünkü onların batıl inancına göre, Hz. İsa (as)'ın zuhuru için
Armageddon'un gerçekleşmesi, bu bölgenin acilen kana bulanması gerekmektedir.
Bu vahim
beklentinin bir sonucu olarak, bir kısım Hıristiyanlar dünyada yaşanan savaş,
çatışma ve anlaşmazlıkları yatıştırmak yerine, adeta kan dökümünü teşvik
eden politikalara destek vermekte, hatta savaş kışkırtıcılığı yapmaktadırlar. Bu
vahşeti kendilerince bir doğum sancısı olarak nitelendirmekte, Hz. İsa (as)'ın
müjdeli gelişi için bu vahşetin destekçisi olmaları gerektiği yanılgısına
inanmaktadırlar.
İlginç olan,
Müslümanları savaş ve katliam yanlısı göstermeye, kendilerini ise sevgi ve
barış yanlısı göstermeye çalışan bir kısım Hristiyanların böylesine hevesle
savaş beklentisi içinde olmalarıdır. Oysa İslam inancına göre, ahir zamanda Hz.
İsa (as)'dan hemen önce zuhur edecek ve Hz. İsa (as) ile birlikte tüm dünyaya
İslam ahlakını hakim edecek olan Hz. Mehdi (as) devrinde savaşların
olmayacağını müjdeleyen kişi, İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)'dir. Yani
Hristiyanların dünya çapında yürüttükleri propagandanın aksine, gerçekte barış,
huzur, adalet, şefkat ve sevgi yanlısı bir ahir zaman tasavvuru olan din
İslam'dır.
Ne Kuran'a, ne
İncil'e, ne de Tevrat'a kesinlikle uymayan, Allah'ın asla hoşnut olmayacağı bu
kanlı senaryo, söz konusu Hristiyanlar tarafından sözde Allah'ın vaadi ve ahir
zaman için yazdığı kader olarak nitelendirilmiş ve çok uzun zamandır
Hristiyanların büyük bir kısmı bu senaryo ile aldatılmıştır.
Oysa uzun
yıllardır uygulamada olan bu kanlı senaryoda çok kirli bir oyun ve sonu felaket
olabilecek büyük bir aldatmaca vardır. Oyunu oynayan taraf, oldukça kanlı ve
bir o kadar sapkın hedeflerini gerçekleştirmeye çalışan deccal taraftarlarıdır.
Bir kısım Hıristiyanların Hz. İsa (as)'ın dönüşü için milyonlarca insanın
kanının dökülmesini, ülkelerin helak olmasını vazgeçilmez bir koşul olarak öne
sürmeleri ve büyük bir gaflet içinde tüm Müslümanların büyük bir heyecanla
bekledikleri mübarek Hz. Mehdi (as)'ın çıkışını deccaliyet olarak
nitelendirmeye kalkmaları da gerçekte deccal zihniyetinin ta kendisidir.
Bu senaryoda
yanılan taraf, tahrif edilmiş İncil pasajlarında yer alan bazı ifadeleri yanlış
yorumlayarak, atların eyerlerine kadar kan dökülmesini heyecanla bekleyen bir
kısım Evanjelik Hristiyanlardır. Yıllarca tüm dünyayı kana bulayan deccaliyet,
tüm insanlığı tehdit eden bu karanlık oyun ile yeniden kan istemekte ve
kandırabildiği kadar kişiyi gerçekleşmesi için gayret gösterdikleri bu savaşta
kendi askerleri olarak hazırlamaktadır.
Bu, dünya
üzerinde gizli bir örgütlenme ve hakimiyet kurmak isteyen odakların, Hristiyan
görünümü altında İncil'in sonradan eklenmiş ya da yanlış yorumlanmış bazı
bölümlerini delil göstererek oynadıkları bir oyundur. Dindar kimliği altında bu
oyunu oynamaktadırlar. Deccal ordusu, geçmişte de defalarca kullandığı ve defalarca
başarılı olduğu bu oyunu tekrar oynamakta sakınca görmemektedir. Amaç; dindar
Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin kardeş olmalarını; Darwinizm'e,
materyalizme, ateizme karşı birlikte fikri mücadelede bulunmalarını
önleyebilmektir.
Uzun bir dönem
boyunca oynanan bu oyun neticesinde dindarlar güçlerini yitirirken,
deccaliyetin savunucuları güçlenmiş, böylece manevi değerleri yok sayan,
bencilliği tek geçerli değer kabul eden, hayatı bitmek bilmeyen bir mücadele ve
sadece güçlünün ayakta kalabileceği bir arena gibi gösteren Darwinist ve
materyalist zihniyeti kolaylıkla yaygınlaştırabilmişlerdir. Armageddon şu an bu
odakların en vahşi planıdır. Bu oyunun farkında olmayanların, barış ve sevgi
dini olan İslamiyet'e karşı ne kadar hatalı bir bakış açısına sahip olacakları
da anlaşılabilmektedir.
İslam'a Karşı
Olumsuz Bakış Açısı Planlı Geliştirilmiş Bir Senaryodur
Bazı İncil
pasajlarını delil göstererek insanları büyük bir savaş beklentisi içine sokan
bazı deccali odaklar, geliştirdikleri bu kanlı ahir zaman senaryosu ile asıl
olarak, İslam'a yönelik yanlış bir bakış açısı oluşturmaya çalışmaktadırlar.
Savaş senaryolarını destekleyen bir kısım yayınlar, yalan haberler, tek yanlı
yorumlar ve provokasyonlar yoluyla samimi Müslümanları deccal gibi gösterme çabası
içindedirler. Dünyada şu anda bir kısım Evanjelik Hristiyanların, İslam'a
yönelik hasmane tutumlarının ve önyargılı bakış açılarının altında yatan temel
neden budur. Bu kişiler, kendilerini dindar göstererek, ahir zaman
tasavvurlarını İncil'e dayandırdıklarını iddia etmekte, tüm insanların barış ve
güvenlik içinde yaşayacakları bir dünya tarifi yapan İslam dininde kesinlikle
var olmayan savaş ve zulüm yanlısı hükümleri kendilerince İslam'a maletmeye
çalışmaktadırlar. Bu odakların amacı, dikkati Müslümanların üzerine çekerek,
savaş çığırtkanlığı yapan taraftarlarını ve Ortadoğu'da büyük bir savaş
çıkarmaya yönelik politikalarını kamufle etmek; gerçekleşmesi halinde ateizme,
dinsizliğe ve materyalizme karşı çok büyük bir güç oluşturacak olan Ehl-i Kitap
ve Müslüman birlikteliğini bir şekilde engellemektir.
Bu çirkin oyun
neticesinde, samimi dindar Hıristiyanların bir kısmı İslam'ı yanlış tanımakta,
yanlış yorumlamakta, İslam'ın güzellik, barış ve sevgi dini olduğu gerçeğinden
habersiz kalmaktadırlar. Bu oyun, aynı zamanda Müslümanlarla Hristiyanlar
arasında suni bir ayrılığın oluşmasına da neden olmaktadır. Bu sinsi plan
neticesinde, aynı Allah'a inanan samimi dindarlar birlik olamamakta, hatta tam
tersine aralarında suni bir nifak ve husumet oluşmaktadır. Bu durum, tüm
dünyaya dinsizliği, Darwinizm'i, anarşiyi, zulmü, savaşları, cinayetleri,
dejenerasyonu yaymak isteyen deccal sisteminin sinsice faaliyetlerini
sürdürmesi için aradığı en uygun zemini oluşturmaktadır. Üç büyük dinin
mensupları, yani Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler birbirleriyle
uğraşırken, meydan onlara kalmaktadır.
İnananların güç
kaybetmesi, deccal taraftarlarının güç kazanması anlamına gelir. Bu nedenle de
deccal taraftarlarının ateizmi, materyalizmi ve ahlaki dejenerasyonu yayabilmeleri,
kendi ideolojilerini güçlendirmeleri için, iman edenlerin güçsüz ve kendi
içlerinde paramparça olmaları gerekmektedir. Deccal taraftarlarının samimi
dindarların arasındaki ittifakı bozmak ve onları bölmek için bu kadar
uğraşmalarının sebebi budur. Oynanan bu sinsi oyun neticesinde dindar
Hristiyanlar da, aslında farkında olmadan ve elbette istemeden bu odakların
dinsizliği yayma politikasına alet olmaktadırlar.
Bu kirli oyuna
karşı tüm gerçek dindarların tetikte olması ve asıl fikri mücadeleyi birlik ruhu
içinde, Allah inancına karşı çıkan ve toplumları din ahlakından uzaklaştırmaya
çalışan ideolojilere karşı yapmaları aciliyet arz eden bir durumdur. İnsanların
barış ve huzur içinde, adalet ve güven içinde yaşamalarının önündeki en büyük
tehlikenin, dinsizliği yayma amacını taşıyan deccal sistem ve onun
denetimindeki Darwinizm, materyalizm gibi sapkın ideolojiler olduğu hiçbir
zaman unutulmamalıdır.
Şunu belirtmek
gerekir ki, İncil'de geçen deccal tarifi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'den
rivayet edilen hadislerle tam bir mutabakat içindedir. Dolayısıyla, İslam
kaynaklarında tarif edilen ve Müslüman aleminin asırlardır beklediği, deccal
ile Hristiyan aleminin beklediği deccal aynı özelliklere sahiptir, aynı aldatma
yöntemlerini uygulayacak, aynı sapkın ideolojilerin yaygınlaşması için kirli
bir mücadele yürütecektir. Bir başka deyişle asıl olan Hristiyanların, ortak
düşmanları olan deccale karşı Müslümanlarla birlikte hareket etmeleridir.
Armageddon
yaşanmış ve bitmiştir
Bazı Evanjelik
Hristiyanların, buraya kadar detaylı olarak incelediğimiz, Armageddon ile
ilgili açıklama ve yorumları tamamen yanlıştır. İleride yaşanacağı
söylenilen Armageddon aslında çoktan gerçekleşmiştir. Armageddon savaşı,
geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen Irak savaşıdır. Hem İslami
kaynaklarda hem de Hristiyan kaynaklarında yer alan alametler bu durumu tam
olarak teyit etmektedir. "Büyük ve kanlı bir savaş olacak" diyen
deccal taraftarı odaklar da bu gerçeği çok iyi bilmekte, fakat bilinçli olarak
insanlardan saklamaktadırlar.
Irak; 2003
yılında ABD, İngiltere, Avustralya, İspanya, Danimarka ve Polonya'dan gelen
askerlerle işgal edilmiştir. Bu işgal sırasında, Müslümanlardan da, Hristiyan
veya başka dinlere mensup kişilerden de sivil ve asker çok fazla insan şehit
edilmiş veya öldürülmüştür.
İncil'de Irak'ın
ahir zamandaki işgali şu şekilde tarif edilmiştir:
Dünya
tüccarları onun [Babil[1]]
için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü mallarını satın alacak kimse yok artık. Altını, gümüşü, değerli taşları,
incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı,
fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve
mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ,
günnük... zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları,
arabaları... satın alacak kimse yok artık. Diyecekler ki, "Canının çektiği
meyveler elinden gitti, bütün değerli ve göz alıcı malların yok oldu..."
Babil'de bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ızdıraptan
dehşete düşecekler... "İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış,
altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş koca kent! Onca büyük zenginlik
bir saat içinde yok oldu. Gemi kaptanları, yolcular, tayfalar, denizde
çalışanların hepsi, onu yakan ateşin dumanını görünce uzakta durup, "Koca
kent [Babil] gibisi var mı?" diye feryat ettiler... "Denizde
gemileri olanların hepsi onun sayesinde, onun değerli mallarıyla zengin
olmuşlardı. Kent bir saat içinde viraneye döndü." ... "Koca kent
Babil de işte böyle şiddetle atılacak... Senin tüccarların dünyanın
büyükleriydi." (Vahiy, 18:11-21)
Irak'ın farklı
ülkeler tarafından işgal edilmesi, Irak'ta yaşanacak katliam ve Armageddon
savaşı hadislerde de en ince detayına kadar bildirilmiştir:
"Ahir
zamanda Bağdat alevlerle yok edilir…" (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi,
Cilt 3, sf. 177)
Irak'ın
işgalinin başladığı günden itibaren Bağdat, en yoğun bombardımana tutulan
şehirlerden biri olmuştur. Ağır bombardıman, geceleri Bağdat'ın tıpkı hadiste
haber verildiği gibi alev alev yanmasına neden olmuştur. Bağdat'ın gazete ve
televizyon haberlerine yansıyan görüntüleri, yukarıdaki hadiste dikkat çekilen
olayla tam olarak mutabıktır.
Resulullah
(sav) şöyle buyurmuştur: "…Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir
kimse, sığınabileceği bir makam bulamayacaktır. Bu belalar Şam'ın etrafında
dolanacak, Irak'ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve
ayağını bağlayacaktır… Onlar belayı bir tarafta defetmeye çalışırlarken, diğer
taraftan o yine ortaya çıkacaktır." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul
efal, c.5, s. 38-39)
Hadiste
bildirilen "musibetlerin Şam'ın etrafında dolaşıp, Irak'ın üzerine
çökecek olması", Amerika'nın son Irak işgali sırasında yaşanmıştır.
"… Irak'a
saldırılmadıkça kıyamet kopmaz. Ve Irak'taki masum insanlar Şam'a doğru
sığınma yerleri ararlar. Şam yeniden yapılanır, Irak da yeniden
yapılanır." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c. 5, s. 254)
Hadiste Irak'ın
yeniden inşa edileceğine dikkat çekilmektedir. Irak'ın işgalinin ardından,
Irak'ta pek çok şehir yerle bir olmuştur. Bu savaşın sonrasında yaşanan yağma
olaylarının da etkisiyle büyük bir harabeye dönüşen Irak'ın yeniden inşa
edilmesi mecburi hale gelmiştir.
"Irak
halkı üç fırkaya ayrılır. Bir kısmı çapulculara katılır. Bir kısmı ailelerini
geride bırakıp kaçarlar. Bir kısmı savaşır ve öldürülürler. Siz bunları
gördüğünüz vakit kıyamete hazırlanın." (Yusuf el-Makdisi, Fera İdu
Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar)
Hadiste haber
verildiğine göre, Irak işgali sonrasında halkın bir grubu
"çapulculara" katılacaktır. Gerçekten de Irak savaşı sırasında halkın
bir kısmı, işgal sonrasında hırsızlık, gasp, yağmalama gibi
"çapulculuk" olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri yapanlara dahil
olmuşlardır. Hadiste bir kısım halkın ise, yapılan zulümden dolayı bulundukları
yerden bir an önce kaçmaya yeltenecekleri, hatta geride bıraktıkları ailelerini
dahi düşünemez konumda olacakları haber verilmiştir. Hadiste halkın bir
kısmının ise, savaşa katılacağı ve öldürüleceği bildirilmektedir. Irak işgali
sırasında da, çok fazla çatışma gerçekleşmiş ve çok fazla kişi hayatını
kaybetmiştir.
"Masum ve temiz Irak halkı Şam'a kaçar". (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s. 210)
Irak işgali
başlamadan önce ve işgal sonrasında on binlerce Iraklı'nın, Suriye başta olmak
üzere çeşitli ülkelere göç etmeleri bu hadisteki olayla büyük bir benzerlik
göstermektedir.
Ebu Nadre
(r.a.) dedi ki; Cabir (r.a.)'ın yanında idik, şöyle dedi: "Öyle bir zaman
yaklaşıyor ki, Irak ahalisine bir kafiz (ölçek), bir dirhem (bir ağırlık
ölçüsüdür) sevk olunmayacak". Dedik ki: "Bu kimden dolayı olur."
Dedi ki: "Acemler ('Arap olmayanlar) bunu men' ederler." Sonra
dedi: "Şam ahalisine bir dinar, bir müdy (kile, bir ölçü birimidir) sevk
olunmayacak". "Bu kimden dolayı olur" dedik. "Rumlar'dan
dolayı" dedi. (Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseyni)
Irak, Müslüman
olmayan yabancı devletler tarafından işgal edilmiş ve hemen arkasından hadiste
belirtildiği gibi, yine yabancı devletler tarafından Irak'a uzun süre ambargo
uygulanmıştır.
"Irak'a
ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a ölçeği ve dinarı
verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu ve üç kere tekrar
etti. Buna Ebu Hureyre'nin eti ve kanı şahit oldu." (Müslim, Fiten 33,
(2896); Ebu Davud, Harac 29, (3035))
"Iraklıların
elinde ölçecekleri bir tartı aleti ve alışveriş yapabilecekleri bir para hemen
hemen kalmayacak." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s.
45)
Hadislerde
belirtildiği şekilde işgal dolayısıyla büyük zarar gören Irak ekonomisi ve
yabancı devletler tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle, halkın alım gücü
düşmüş, yokluk ve fakirlik en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Irak'ın
işgali sonrasında Irak dinarının tedavülden kaldırılması söz konusu olmuştur.
İncil
pasajlarından ve Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadislerden de açıkça
anlaşılacağı gibi Irak'ta yaşanmış olan savaş, Armageddon ile ilgili tüm
tariflere uygun düşmektedir. Armageddon, Hazreti İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın
çıkışından önce yeryüzünde gerçekleşecek olan ahir zaman alametlerinden bir
alamettir. Armageddon konusunda geliştirilmiş olan bütün oyunlar Hz. Mehdi
(as)'ın gelişi ile bozulacaktır. Deccal odaklarının destekçisi haline
getirilmiş olan bir kısım Müslüman ve Hristiyanların kan ve vahşet beklentileri
boşa çıkacaktır.
GERÇEK
MÜSLÜMANLAR, GERÇEK HIRİSTİYANLAR VE GERÇEK MUSEVİLER BARIŞ KONUSUNDA İTTİFAK
EDECEK VE BİRLİKTE ALLAH'IN ADINI YÜCELTECEKLERDİR. Hz. Mehdi (as)'ın zuhur ettiği dönem, tüm bu
vahşet senaryolarının aksine, SEVGİ, BARIŞ, HUZUR, GÜVENLİK DÖNEMİ OLACAKTIR.
Hz. Mehdi (as)
döneminde SAVAŞLAR, KATLİAMLAR SONA ERECEKTİR. SUÇ İŞLENMEYECEKTİR, CEZAEVLERİ
BİLE BOŞALACAKTIR. Tank, top, tüfekler eritilip yok edilecektir.
Hz. Mehdi
(as) döneminde değil savaş kargaşa yaşanması, TEK BİR KİŞİNİN BURNU BİLE
KANAMAYACAKTIR. Hz. Mehdi
(as), şefkati, sevgisi, adaleti, güzel ahlakı ile bütün dünyayı kardeşliğe,
barış ve sevgiye yöneltecek, dünya barış ve bolluğun hüküm sürdüğü, insanların
nimet ve huzur içinde yaşadığı ALTIN ÇAĞ'a girecektir.
Cenab-ı Allah,
her üç dinde de sevgiyi, barışı ve kardeşliği övmüş ve yüceltmiştir. Allah'ın
tüm inananlara bir rahmet olarak haber verdiği Hz. Mehdi (a.s.) dönemini, bir
katliam ve vahşet dönemi gibi göstermeye çalışan sapkın düşüncenin, deccalin
bir oyunu olduğu görmezden gelinmemelidir. Samimi olan her Müslüman ve her
Hristiyan akılcı düşünmeli ve oynanan bu oyunun farkına varmalıdır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder