9 Mayıs 2013 Perşembe


BAZI HRİSTİYANLARIN ARMAGEDDON YANILGISI

Ahir Zaman, Deccal Fitnesinin Yaşanacağı Dönemdir

Şu anda ahir zamanda yaşıyoruz. Bu önemli zaman dilimi, dünyadaki kıyametten önceki son dönemdir. Ve bu kutlu dönem, Peygamberimiz (sav)'in hadislerinde ayrıca İncil ve Tevrat pasajlarında çok detaylı anlatımlarla tarif edilmiştir. Kıyametten önceki son dönem, yani ahir zaman, deccal fitnesinin yaşanacağı, felaketlerin, zulümlerin, kargaşa ve mutsuzlukların, savaşların, katliamların, dejenerasyonun, ekonomik krizlerin, maddi çöküntülerin, terör, şiddet ve vahşetin en kapsamlı şekilde yaygınlaşacağı ve herkesin bir kurtarıcı aradığı dönem olacaktır. İnsanların büyük bir bölümü bu dönemde kötülüğü yaygınlaştıracak, Allah'ı ve ibadetleri unutmaya meyledecek, kendilerince sorunların çözümünü savaş, katliam ve kötülükte bulacak, kargaşa ve bozgunculuğa yöneleceklerdir.

Ahir zamanda deccal fitnesinin yaygınlaşması, yeryüzündeki bütün toplulukların felakete sürüklenmesi ve insanların bir kurtarıcı için Allah'a yalvarmaları ile birlikte, Rabbimiz ahir zamanın kutlu şahıslarını yeryüzüne gönderecektir. Bu kutlu şahıslar, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'dır. Yeryüzü, Hz. İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın yeryüzündeki zuhuru ile sükun bulacak, deccalin fitnesi ortadan kalkacak ve yeryüzünde daha önce hiç görülmemiş bir Altın Çağ dönemi yaşanacaktır. Bu dönemde savaşlar sona erecek, tek bir damla kan akıtılmayacak, top, tüfek, silah kullanılmayacak, insanlar hiçbir şekilde zulüm görmeyecektir. Hz. Mehdi (as), yeryüzüne tam bir barış ve huzur ortamını getirecek, adaletle hükmedecek ve uyuyanı dahi uyandırmayacaktır. Peygamberimiz (sav) hadislerinde bu büyük ve önemli gerçeği şöyle haber vermiştir.

İnsanlar, bal arılarının beyleri etrafında toplanması gibi, Hz. Mehdi (as)'ın çevresinde toplanırlar. Daha önce zulümle dolu olan dünyayı, adaletle doldurur. Adaleti o denli olur ki, UYKUDA OLAN BİR KİMSE DAHİ UYANDIRILMAZ VE BİR DAMLA KAN BİLE AKITILMAZ. Dünya, adeta asr-ı saadet devrine geri döner. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 29 ve 48)

[HZ. MEHDİ (AS)'IN] ZAMANINDA NE BİR KİMSE UYKUSUNDAN UYANDIRILACAK, NE DE BİR KİMSENİN BURNU KANAYACAKTIR. (El Kavlu'l Muhtasar Fi Alamatil Mehdiyy-il Muntazar, sf. 44)

Ona [Hz. Mehdi (as)'a] biat edenler, [Kabe civarındaki] rukün ve makam arasında biat ederler. UYUYANI UYANDIRMAZ, ASLA KAN DÖKMEZLER. (El-Heytemî, El-Kavlu'l Muhtasar Fi Alamet-il Mehdiyy-il Muntazar, s. 24)

Hz. Mehdi (as) döneminde, savaş olmayacaktır:

SAVAŞ [ERBABI] DA AĞIRLIKLARINI [SİLAH VE MALZEMELERİNİ] BIRACAK. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)
HARP [ERBABI] AĞIRLIKLARINI [YANİ SİLAH VE SAİREYİ] BIRAKIR. (İmam Şa'rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, 496)
Düşmanlık ve kini de kaldıracaktır... KAP SU İLE DOLDUĞU GİBİ YERYÜZÜ BARIŞLA DOLACAKTIR. Din birliği de olacak, artık Allah'tan başkasına tapılmayacaktır. SAVAŞ DA AĞIRLIKLARINI BIRAKACAK. (Sünen-i İbn-i Mace, 10/334)
Hiçbir kimse arasında bir düşmanlık kalmayacaktır. Ve bütün DÜŞMANLIKLAR, BOĞUŞMALAR, HASETLEŞMELER MUHAKKAK KAYBOLUP GİDECEKTİR. (İmam Şa'rani, Ölüm-Kıyamet-Ahiret ve Ahirzaman Alametleri, s.496)

Hz. Mehdi (as) döneminde kötülükler ortadan kalkacak, yerini iyiliklere bırakacaktır:

Onun (Hz. Mehdi (a.s.)) döneminde İYİ İNSANLARIN İYİLİĞİ ARTAR, KÖTÜLERE KARŞI BİLE İYİLİK YAPILIR. (Kitab-ul Burhan fi Alamet-il Mehdiyy-il Ahir Zaman, s. 17)
Kap su ile dolduğu gibi yeryüzü barışla dolacaktır. Hiçbir kimse arasında bir DÜŞMANLIK KALMAYACAKTIR. VE BÜTÜN DÜŞMANLIKLAR, BOĞUŞMALAR, HASETLEŞMELER MUHAKKAK KAYBOLUP GİDECEKTİR. (Sahih-i Müslim, 1/136)

Hz. Mehdi (as) döneminde savaşların son bulacağı Tevrat'ta da haber verilmiştir:

... Son günlerde... Rab birçok halkın arasındaki anlaşmazlıkları çözecek... Ulus ulusa kılıç kaldırmayacak, savaş eğitimi yapmayacaklar artık. (Yeşaya, 2:2-4; Mika, 4:1-3)

Savaş arabalarını Efrayim'den, atları Yeruşalim'den (Kudüs'ten) uzaklaştıracağım. Savaş yayları kırılacak... (Zekeriya, 9:10)

O dönemde [Hz. Mehdi (as) döneminde], açlık ya da savaş, haset ya da düşmanlık olmayacak... (Maimonides, Mişna Tora, Kralların Kanunları 12:5)

... Ülkeden yayı, kılıcı, savaşı kaldıracağım, güvenlik içinde yatıracağım onları. (Hoşea, 2:18)

... Ülkenize barış sağlayacağım. Korku içinde yatmayacaksınız... Savaş yüzü görmeyeceksiniz. (Levililer, 26:5-6)

"... Topladıkları silahları yakacaklar. Küçük büyük kalkanları, yayları, okları, sopaları, mızrakları ateşe atacaklar... Yakmak için silahları kullanacaklar..." Egemen Rab böyle diyor. (Hezekiel, 39:9-10)

... İnsanlar kılıçlarını çekiçle dövüp saban demiri, mızraklarını bağcı bıçağı yapacaklar... (Yeşaya, 2:4; Mika, 4:3)
Dolayısıyla Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as) döneminde kan yoktur. Savaşlar yoktur. Deccalin fitnesi durdurulmuştur. Milletlere, devletlere barış gelmiştir. O dönemde kimse savaşın peşinde olmayacaktır. Çünkü savaşın temel sebebi olan batıl itikatlar, Darwinist-materyalist zihniyet ve bu çarpık zihniyetin getirdiği menfaatçilik, bencillik ve ruhsuzluk ortadan kalkmış olacaktır. İnsanları gerçek dindarlıktan uzaklaştıran radikal din ve ideolojileri ortadan kalkacak ve dolayısıyla şiddetin ve sevgisizliğin temel zihniyeti yok olacaktır. Hz. Mehdi (as) ve Hz. İsa (as)'ın gelişi ile yaşanacak olan Altın Çağ, dünyanın en mutlu, en rahat, en huzurlu, en barış dolu ve en bolluk içindeki dönemi olacaktır. Hz. Mehdi (as) zuhur etmiştir. Hz. İsa (as) ise nüzul etmiştir, şu an zuhuru beklenmektedir. Gizliden gizliye görevini gerçekleştirmeye başlamıştır. Her iki kutlu şahıs da deccalin fitnesine karşı ilmi mücadelelerini şu an gerçekleştirmektedirler. Artık barışa ve rahatlığa doğru bir gidişat yaşanacaktır. Bundan sonra savaş yoktur. Hristiyanların beklemekte oldukları Armageddon savaşı, şeytanın tüm dünyayı kırıp geçirdiği, deccalin Darwinizm ve komünizm fitnesi ile dünyayı sardığı geçtiğimiz yıllarda gerçekleşip bitmiştir. Pek az Hristiyan bu gerçeğin farkındadır.

Armageddon senaryolarının arkasındaki kirli emeller
Bazı Hristiyanlar İncil'de, Hz. Mesih'in çıkış vaktinde gerçekleşeceği bildirilen Armageddon savaşı sırasında atların yularlarına varacak miktarda kan döküleceğini iddia ederler. Söz konusu savaşta, yedi yıl sürecek bir felaket döneminin olacağını, yaşanan savaşlar sırasında Musevilerin dörtte üçünün Müslümanlar tarafından yok edileceğini, İsrail ve bir kısım Ortadoğu topraklarının tamamen harap olacağını, tüm bunların da Hz. İsa (as)'ın çıkışı için önemli bir işaret olacağını ifade ederler.

Bu dehşetli senaryoya göre, Museviler Müslümanlara karşı 'Armagedon' olarak adlandırılan savaşı kazanmadıkça, Hz. İsa (as) yeryüzüne tekrar dönmeyecektir. Bu nedenle bir kısım Hıristiyanlar, Hz İsa (as)'nın yeryüzüne dönmesi için, bu büyük savaşın çıkmasını ve savaşın Musevilerce kazanılmasını adeta şart olarak görmektedirler. Bu savaş bittikten sonra da, Hz. İsa (as)'ya iman eden 144.000 Musevi dışında tüm Musevilerin kırılması beklenmektedir. Bu kanlı savaşlar neticesinde, tüm Müslümanların ve neredeyse tüm Musevilerin yok edileceğine; diğer taraftan sadece Hz. İsa (as)'ya bağlı Hıristiyanlarla, seçilmiş 144.000 Musevi'nin kurtuluşa ereceğine inanmaktadırlar.

Söz konusu Evanjelik Hristiyanlar İncil'de ahir zamanda gerçekleşeceği bildirilen ve detaylı olarak tarifi yapılan Armageddon Savaşını tamamen yanlış yorumlamaktadırlar. Ve bu yanlış inancın bir gereği olarak da, şu anda Ortadoğu'da sürekli kan akmasının, kardeşin kardeşle savaşmasının ve bitmek bilmeyen gerilimin Hz. İsa (as)'ın gelişi için mutlaka gerekli olduğu yanılgısını savunmaktadırlar. Türkiye'nin güneydoğusunu içine alan, aynı zamanda Irak ve Suriye'yi kapsayan ve Ortadoğu'ya kadar uzanan geniş bölge içinde, kendi inançlarına göre Musevilerin çok büyük bir kısmının katledileceği, kanın sel gibi akıtılacağı bir vahşet için hazırlık yapmaktadırlar. Bu kan beklentisi Evanjelik Hristiyanların çok büyük bir bölümü için vazgeçilemez bir amaç, gün geçtikçe daha da güçlenen bir hedefe dönüşmüştür, çünkü onların batıl inancına göre, Hz. İsa (as)'ın zuhuru için Armageddon'un gerçekleşmesi, bu bölgenin acilen kana bulanması gerekmektedir.

Bu vahim beklentinin bir sonucu olarak, bir kısım Hıristiyanlar dünyada yaşanan savaş, çatışma ve anlaşmazlıkları yatıştırmak yerine, adeta kan dökümünü teşvik eden politikalara destek vermekte, hatta savaş kışkırtıcılığı yapmaktadırlar. Bu vahşeti kendilerince bir doğum sancısı olarak nitelendirmekte, Hz. İsa (as)'ın müjdeli gelişi için bu vahşetin destekçisi olmaları gerektiği yanılgısına inanmaktadırlar.

İlginç olan, Müslümanları savaş ve katliam yanlısı göstermeye, kendilerini ise sevgi ve barış yanlısı göstermeye çalışan bir kısım Hristiyanların böylesine hevesle savaş beklentisi içinde olmalarıdır. Oysa İslam inancına göre, ahir zamanda Hz. İsa (as)'dan hemen önce zuhur edecek ve Hz. İsa (as) ile birlikte tüm dünyaya İslam ahlakını hakim edecek olan Hz. Mehdi (as) devrinde savaşların olmayacağını müjdeleyen kişi, İslam Peygamberi Hz. Muhammed (sav)'dir. Yani Hristiyanların dünya çapında yürüttükleri propagandanın aksine, gerçekte barış, huzur, adalet, şefkat ve sevgi yanlısı bir ahir zaman tasavvuru olan din İslam'dır.

Ne Kuran'a, ne İncil'e, ne de Tevrat'a kesinlikle uymayan, Allah'ın asla hoşnut olmayacağı bu kanlı senaryo, söz konusu Hristiyanlar tarafından sözde Allah'ın vaadi ve ahir zaman için yazdığı kader olarak nitelendirilmiş ve çok uzun zamandır Hristiyanların büyük bir kısmı bu senaryo ile aldatılmıştır.

Oysa uzun yıllardır uygulamada olan bu kanlı senaryoda çok kirli bir oyun ve sonu felaket olabilecek büyük bir aldatmaca vardır. Oyunu oynayan taraf, oldukça kanlı ve bir o kadar sapkın hedeflerini gerçekleştirmeye çalışan deccal taraftarlarıdır. Bir kısım Hıristiyanların Hz. İsa (as)'ın dönüşü için milyonlarca insanın kanının dökülmesini, ülkelerin helak olmasını vazgeçilmez bir koşul olarak öne sürmeleri ve büyük bir gaflet içinde tüm Müslümanların büyük bir heyecanla bekledikleri mübarek Hz. Mehdi (as)'ın çıkışını deccaliyet olarak nitelendirmeye kalkmaları da gerçekte deccal zihniyetinin ta kendisidir.

Bu senaryoda yanılan taraf, tahrif edilmiş İncil pasajlarında yer alan bazı ifadeleri yanlış yorumlayarak, atların eyerlerine kadar kan dökülmesini heyecanla bekleyen bir kısım Evanjelik Hristiyanlardır. Yıllarca tüm dünyayı kana bulayan deccaliyet, tüm insanlığı tehdit eden bu karanlık oyun ile yeniden kan istemekte ve kandırabildiği kadar kişiyi gerçekleşmesi için gayret gösterdikleri bu savaşta kendi askerleri olarak hazırlamaktadır.

Bu, dünya üzerinde gizli bir örgütlenme ve hakimiyet kurmak isteyen odakların, Hristiyan görünümü altında İncil'in sonradan eklenmiş ya da yanlış yorumlanmış bazı bölümlerini delil göstererek oynadıkları bir oyundur. Dindar kimliği altında bu oyunu oynamaktadırlar. Deccal ordusu, geçmişte de defalarca kullandığı ve defalarca başarılı olduğu bu oyunu tekrar oynamakta sakınca görmemektedir. Amaç; dindar Müslüman, Hristiyan ve Musevilerin kardeş olmalarını; Darwinizm'e, materyalizme, ateizme karşı birlikte fikri mücadelede bulunmalarını önleyebilmektir.

Uzun bir dönem boyunca oynanan bu oyun neticesinde dindarlar güçlerini yitirirken, deccaliyetin savunucuları güçlenmiş, böylece manevi değerleri yok sayan, bencilliği tek geçerli değer kabul eden, hayatı bitmek bilmeyen bir mücadele ve sadece güçlünün ayakta kalabileceği bir arena gibi gösteren Darwinist ve materyalist zihniyeti kolaylıkla yaygınlaştırabilmişlerdir. Armageddon şu an bu odakların en vahşi planıdır. Bu oyunun farkında olmayanların, barış ve sevgi dini olan İslamiyet'e karşı ne kadar hatalı bir bakış açısına sahip olacakları da anlaşılabilmektedir.

İslam'a Karşı Olumsuz Bakış Açısı Planlı Geliştirilmiş Bir Senaryodur

Bazı İncil pasajlarını delil göstererek insanları büyük bir savaş beklentisi içine sokan bazı deccali odaklar, geliştirdikleri bu kanlı ahir zaman senaryosu ile asıl olarak, İslam'a yönelik yanlış bir bakış açısı oluşturmaya çalışmaktadırlar. Savaş senaryolarını destekleyen bir kısım yayınlar, yalan haberler, tek yanlı yorumlar ve provokasyonlar yoluyla samimi Müslümanları deccal gibi gösterme çabası içindedirler. Dünyada şu anda bir kısım Evanjelik Hristiyanların, İslam'a yönelik hasmane tutumlarının ve önyargılı bakış açılarının altında yatan temel neden budur. Bu kişiler, kendilerini dindar göstererek, ahir zaman tasavvurlarını İncil'e dayandırdıklarını iddia etmekte, tüm insanların barış ve güvenlik içinde yaşayacakları bir dünya tarifi yapan İslam dininde kesinlikle var olmayan savaş ve zulüm yanlısı hükümleri kendilerince İslam'a maletmeye çalışmaktadırlar. Bu odakların amacı, dikkati Müslümanların üzerine çekerek, savaş çığırtkanlığı yapan taraftarlarını ve Ortadoğu'da büyük bir savaş çıkarmaya yönelik politikalarını kamufle etmek; gerçekleşmesi halinde ateizme, dinsizliğe ve materyalizme karşı çok büyük bir güç oluşturacak olan Ehl-i Kitap ve Müslüman birlikteliğini bir şekilde engellemektir.

Bu çirkin oyun neticesinde, samimi dindar Hıristiyanların bir kısmı İslam'ı yanlış tanımakta, yanlış yorumlamakta, İslam'ın güzellik, barış ve sevgi dini olduğu gerçeğinden habersiz kalmaktadırlar. Bu oyun, aynı zamanda Müslümanlarla Hristiyanlar arasında suni bir ayrılığın oluşmasına da neden olmaktadır. Bu sinsi plan neticesinde, aynı Allah'a inanan samimi dindarlar birlik olamamakta, hatta tam tersine aralarında suni bir nifak ve husumet oluşmaktadır. Bu durum, tüm dünyaya dinsizliği, Darwinizm'i, anarşiyi, zulmü, savaşları, cinayetleri, dejenerasyonu yaymak isteyen deccal sisteminin sinsice faaliyetlerini sürdürmesi için aradığı en uygun zemini oluşturmaktadır. Üç büyük dinin mensupları, yani Müslümanlar, Hristiyanlar ve Museviler birbirleriyle uğraşırken, meydan onlara kalmaktadır.

İnananların güç kaybetmesi, deccal taraftarlarının güç kazanması anlamına gelir. Bu nedenle de deccal taraftarlarının ateizmi, materyalizmi ve ahlaki dejenerasyonu yayabilmeleri, kendi ideolojilerini güçlendirmeleri için, iman edenlerin güçsüz ve kendi içlerinde paramparça olmaları gerekmektedir. Deccal taraftarlarının samimi dindarların arasındaki ittifakı bozmak ve onları bölmek için bu kadar uğraşmalarının sebebi budur. Oynanan bu sinsi oyun neticesinde dindar Hristiyanlar da, aslında farkında olmadan ve elbette istemeden bu odakların dinsizliği yayma politikasına alet olmaktadırlar.

Bu kirli oyuna karşı tüm gerçek dindarların tetikte olması ve asıl fikri mücadeleyi birlik ruhu içinde, Allah inancına karşı çıkan ve toplumları din ahlakından uzaklaştırmaya çalışan ideolojilere karşı yapmaları aciliyet arz eden bir durumdur. İnsanların barış ve huzur içinde, adalet ve güven içinde yaşamalarının önündeki en büyük tehlikenin, dinsizliği yayma amacını taşıyan deccal sistem ve onun denetimindeki Darwinizm, materyalizm gibi sapkın ideolojiler olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır.

Şunu belirtmek gerekir ki, İncil'de geçen deccal tarifi, Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'den rivayet edilen hadislerle tam bir mutabakat içindedir. Dolayısıyla, İslam kaynaklarında tarif edilen ve Müslüman aleminin asırlardır beklediği, deccal ile Hristiyan aleminin beklediği deccal aynı özelliklere sahiptir, aynı aldatma yöntemlerini uygulayacak, aynı sapkın ideolojilerin yaygınlaşması için kirli bir mücadele yürütecektir. Bir başka deyişle asıl olan Hristiyanların, ortak düşmanları olan deccale karşı Müslümanlarla birlikte hareket etmeleridir.

Armageddon yaşanmış ve bitmiştir

Bazı Evanjelik Hristiyanların, buraya kadar detaylı olarak incelediğimiz, Armageddon ile ilgili açıklama ve yorumları tamamen yanlıştır. İleride yaşanacağı söylenilen Armageddon aslında çoktan gerçekleşmiştir. Armageddon savaşı, geçtiğimiz yıllarda gerçekleşen Irak savaşıdır. Hem İslami kaynaklarda hem de Hristiyan kaynaklarında yer alan alametler bu durumu tam olarak teyit etmektedir. "Büyük ve kanlı bir savaş olacak" diyen deccal taraftarı odaklar da bu gerçeği çok iyi bilmekte, fakat bilinçli olarak insanlardan saklamaktadırlar.

Irak; 2003 yılında ABD, İngiltere, Avustralya, İspanya, Danimarka ve Polonya'dan gelen askerlerle işgal edilmiştir. Bu işgal sırasında, Müslümanlardan da, Hristiyan veya başka dinlere mensup kişilerden de sivil ve asker çok fazla insan şehit edilmiş veya öldürülmüştür.

İncil'de Irak'ın ahir zamandaki işgali şu şekilde tarif edilmiştir:

Dünya tüccarları onun [Babil[1]] için ağlayıp yas tutuyor. Çünkü mallarını satın alacak kimse yok artık. Altını, gümüşü, değerli taşları, incileri, ince keteni, ipeği, mor ve kırmızı kumaşları, her çeşit kokulu ağacı, fildişinden yapılmış her çeşit eşyayı, en pahalı ağaçlardan, tunç, demir ve mermerden yapılmış her çeşit malı, tarçın ve kakule, buhur, güzel kokulu yağ, günnük... zeytinyağı, ince un ve buğdayı, sığırları, koyunları, atları, arabaları... satın alacak kimse yok artık. Diyecekler ki, "Canının çektiği meyveler elinden gitti, bütün değerli ve göz alıcı malların yok oldu..." Babil'de bu malları satarak zenginleşen tüccarlar, kentin çektiği ızdıraptan dehşete düşecekler... "İnce keten, mor ve kırmızı kumaş kuşanmış, altın, değerli taş ve incilerle süslenmiş koca kent! Onca büyük zenginlik bir saat içinde yok oldu. Gemi kaptanları, yolcular, tayfalar, denizde çalışanların hepsi, onu yakan ateşin dumanını görünce uzakta durup, "Koca kent [Babil] gibisi var mı?" diye feryat ettiler... "Denizde gemileri olanların hepsi onun sayesinde, onun değerli mallarıyla zengin olmuşlardı. Kent bir saat içinde viraneye döndü." ... "Koca kent Babil de işte böyle şiddetle atılacak... Senin tüccarların dünyanın büyükleriydi." (Vahiy, 18:11-21)

Irak'ın farklı ülkeler tarafından işgal edilmesi, Irak'ta yaşanacak katliam ve Armageddon savaşı hadislerde de en ince detayına kadar bildirilmiştir:

"Ahir zamanda Bağdat alevlerle yok edilir…" (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, Cilt 3, sf. 177)

Irak'ın işgalinin başladığı günden itibaren Bağdat, en yoğun bombardımana tutulan şehirlerden biri olmuştur. Ağır bombardıman, geceleri Bağdat'ın tıpkı hadiste haber verildiği gibi alev alev yanmasına neden olmuştur. Bağdat'ın gazete ve televizyon haberlerine yansıyan görüntüleri, yukarıdaki hadiste dikkat çekilen olayla tam olarak mutabıktır.

Resulullah (sav) şöyle buyurmuştur: "…Öyle bela ve musibetler olacak ki, hiçbir kimse, sığınabileceği bir makam bulamayacaktır. Bu belalar Şam'ın etrafında dolanacak, Irak'ın üzerine çökecek. Arabistan yarımadasının elini ve ayağını bağlayacaktır… Onlar belayı bir tarafta defetmeye çalışırlarken, diğer taraftan o yine ortaya çıkacaktır." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 38-39)

Hadiste bildirilen "musibetlerin Şam'ın etrafında dolaşıp, Irak'ın üzerine çökecek olması", Amerika'nın son Irak işgali sırasında yaşanmıştır.

"… Irak'a saldırılmadıkça kıyamet kopmaz. Ve Irak'taki masum insanlar Şam'a doğru sığınma yerleri ararlar. Şam yeniden yapılanır, Irak da yeniden yapılanır." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c. 5, s. 254)

Hadiste Irak'ın yeniden inşa edileceğine dikkat çekilmektedir. Irak'ın işgalinin ardından, Irak'ta pek çok şehir yerle bir olmuştur. Bu savaşın sonrasında yaşanan yağma olaylarının da etkisiyle büyük bir harabeye dönüşen Irak'ın yeniden inşa edilmesi mecburi hale gelmiştir.

"Irak halkı üç fırkaya ayrılır. Bir kısmı çapulculara katılır. Bir kısmı ailelerini geride bırakıp kaçarlar. Bir kısmı savaşır ve öldürülürler. Siz bunları gördüğünüz vakit kıyamete hazırlanın." (Yusuf el-Makdisi, Fera İdu Fevaidi'l Fikr Fi'l İmam El-Mehdi El-Muntazar)

Hadiste haber verildiğine göre, Irak işgali sonrasında halkın bir grubu "çapulculara" katılacaktır. Gerçekten de Irak savaşı sırasında halkın bir kısmı, işgal sonrasında hırsızlık, gasp, yağmalama gibi "çapulculuk" olarak nitelendirilebilecek faaliyetleri yapanlara dahil olmuşlardır. Hadiste bir kısım halkın ise, yapılan zulümden dolayı bulundukları yerden bir an önce kaçmaya yeltenecekleri, hatta geride bıraktıkları ailelerini dahi düşünemez konumda olacakları haber verilmiştir. Hadiste halkın bir kısmının ise, savaşa katılacağı ve öldürüleceği bildirilmektedir. Irak işgali sırasında da, çok fazla çatışma gerçekleşmiş ve çok fazla kişi hayatını kaybetmiştir.

"Masum ve temiz Irak halkı Şam'a kaçar". (Risalet-ül Huruc-ül Mehdi, s. 210)

Irak işgali başlamadan önce ve işgal sonrasında on binlerce Iraklı'nın, Suriye başta olmak üzere çeşitli ülkelere göç etmeleri bu hadisteki olayla büyük bir benzerlik göstermektedir.

Ebu Nadre (r.a.) dedi ki; Cabir (r.a.)'ın yanında idik, şöyle dedi: "Öyle bir zaman yaklaşıyor ki, Irak ahalisine bir kafiz (ölçek), bir dirhem (bir ağırlık ölçüsüdür) sevk olunmayacak". Dedik ki: "Bu kimden dolayı olur." Dedi ki: "Acemler ('Arap olmayanlar) bunu men' ederler." Sonra dedi: "Şam ahalisine bir dinar, bir müdy (kile, bir ölçü birimidir) sevk olunmayacak". "Bu kimden dolayı olur" dedik. "Rumlar'dan dolayı" dedi. (Et-Tac, Ali Nâsıf el-Hüseyni)

Irak, Müslüman olmayan yabancı devletler tarafından işgal edilmiş ve hemen arkasından hadiste belirtildiği gibi, yine yabancı devletler tarafından Irak'a uzun süre ambargo uygulanmıştır.

"Irak'a ölçeği ve dirhemi verilmeyecek. Şam'a da ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Mısır'a ölçeği ve dinarı verilmeyecek. Başladığınız yere döneceksiniz" buyurdu ve üç kere tekrar etti. Buna Ebu Hureyre'nin eti ve kanı şahit oldu." (Müslim, Fiten 33, (2896); Ebu Davud, Harac 29, (3035))

"Iraklıların elinde ölçecekleri bir tartı aleti ve alışveriş yapabilecekleri bir para hemen hemen kalmayacak." (Kenzul Ummal, Kitab-ul kıyame kısm-ul efal, c.5, s. 45)

Hadislerde belirtildiği şekilde işgal dolayısıyla büyük zarar gören Irak ekonomisi ve yabancı devletler tarafından uygulanan ambargolar nedeniyle, halkın alım gücü düşmüş, yokluk ve fakirlik en önemli sorunlardan biri haline gelmiştir. Irak'ın işgali sonrasında Irak dinarının tedavülden kaldırılması söz konusu olmuştur.

İncil pasajlarından ve Peygamberimiz (sav)'den rivayet edilen hadislerden de açıkça anlaşılacağı gibi Irak'ta yaşanmış olan savaş, Armageddon ile ilgili tüm tariflere uygun düşmektedir. Armageddon, Hazreti İsa (as) ve Hz. Mehdi (as)'ın çıkışından önce yeryüzünde gerçekleşecek olan ahir zaman alametlerinden bir alamettir. Armageddon konusunda geliştirilmiş olan bütün oyunlar Hz. Mehdi (as)'ın gelişi ile bozulacaktır. Deccal odaklarının destekçisi haline getirilmiş olan bir kısım Müslüman ve Hristiyanların kan ve vahşet beklentileri boşa çıkacaktır.

GERÇEK MÜSLÜMANLAR, GERÇEK HIRİSTİYANLAR VE GERÇEK MUSEVİLER BARIŞ KONUSUNDA İTTİFAK EDECEK VE BİRLİKTE ALLAH'IN ADINI YÜCELTECEKLERDİR. Hz. Mehdi (as)'ın zuhur ettiği dönem, tüm bu vahşet senaryolarının aksine, SEVGİ, BARIŞ, HUZUR, GÜVENLİK DÖNEMİ OLACAKTIR.

Hz. Mehdi (as) döneminde SAVAŞLAR, KATLİAMLAR SONA ERECEKTİR. SUÇ İŞLENMEYECEKTİR, CEZAEVLERİ BİLE BOŞALACAKTIR. Tank, top, tüfekler eritilip yok edilecektir.

Hz. Mehdi (as) döneminde değil savaş kargaşa yaşanması, TEK BİR KİŞİNİN BURNU BİLE KANAMAYACAKTIR. Hz. Mehdi (as), şefkati, sevgisi, adaleti, güzel ahlakı ile bütün dünyayı kardeşliğe, barış ve sevgiye yöneltecek, dünya barış ve bolluğun hüküm sürdüğü, insanların nimet ve huzur içinde yaşadığı ALTIN ÇAĞ'a girecektir.

Cenab-ı Allah, her üç dinde de sevgiyi, barışı ve kardeşliği övmüş ve yüceltmiştir. Allah'ın tüm inananlara bir rahmet olarak haber verdiği Hz. Mehdi (a.s.) dönemini, bir katliam ve vahşet dönemi gibi göstermeye çalışan sapkın düşüncenin, deccalin bir oyunu olduğu görmezden gelinmemelidir. Samimi olan her Müslüman ve her Hristiyan akılcı düşünmeli ve oynanan bu oyunun farkına varmalıdır.


[1] Babil: Günümüz Irak'ın başkenti Bağdat yakınlarında bulunan eski bir şehir ismidir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder