Dinde zorlama yoktur, bu Kuran'ın kesin
hükmüdür.
Kuran'ın kesin
hükmüdür: İslam'da zorlama yoktur.
Ayetlerde bu
gerçek şöyle bildirilmiştir:
Dinde zorlama (ve
baskı) yoktur. Şüphesiz,
doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp
Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur.
Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)
Eğer Rabbin
dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar
mü'min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus Suresi, 99)
Dedi ki: "Ey
kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbim'den apaçık bir belge üzerinde
isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin
gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna
zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)
Müslümanlar
Allah'ın, "ma'rufu emret, münkerden sakındır" (Lokman Suresi,
17) emri gereği, iyiliği emredip kötülükten sakındırırlar ve insanları güzel
sözle Allah'ın yoluna davet ederler. Ancak hidayeti veren Allah'tır (Kasas
Suresi, 56) ve Kuran'ı okuyan ve anlayan tüm Müslümanlar da bunu çok iyi
bilirler. Dolayısıyla bir Müslümanın görevi, insanlara Kuran'ı anlatmak, onları
Kuran'a çağırmak, yani onlara tebliğ yapmaktır. Bu çağrıya ancak hidayet bulan
uyacak, hidayet bulmayan ise bu çağrıdan uzaklaşacaktır. Dolayısıyla hidayet
bulmamış bir kişi ne kadar zorlanırsa zorlansın hiçbir zaman gerçek anlamda
Müslüman olmayacaktır. Dolayısıyla onu buna zorlamak hem Kuran'a göre haramdır
hem de sonuç vermeyecektir.
İslam,
teslimiyet anlamına gelir. Bir insanın İslam'a girmesi, gerçek anlamda hidayet
bulması ve gerçek bir Müslüman olması için Allah'a ve Kuran'a candan ve kalpten
teslim olması şarttır.
Peki eğer bir
insan İslam'a zorlanırsa ne olur?
Bir insan
İslam'a zorlanırsa Müslüman değil münafık olur. Zorla ibadet eder, zorla namaz kılar, sonucunda da
öfke ve nefret dolu bir münafığa dönüşür. İslam'dan, Müslümanlardan nefret eder
ve Müslüman görünüp hayatını Müslümanları kendince tuzağa düşürebilmek için
harcar.
Münafık,
Müslümanların en büyük düşmanıdır, dünyadaki en aşağılık mahluktur. Allah
münafıklara cehennemde en alçak tabakayı layık görmüştür. Bu aşağılık
varlıklar, Müslümanlara sürekli zarar vermeye çalışırlar. Dolayısıyla Allah'ın
hükmüne uymayıp bir insanı zorla Müslüman yapmaya çalışmak, yalnızca münafık
üretir, zarar getirir. Bu Müslümanın en istemeyeceği şeylerden biridir.
Bir insanın
zorla Müslüman olması, Kuran'ın genel ruhuna da aykırıdır. Kuran'da belirtilen
bir adalet anlayışı vardır. Buna göre her düşünce her fikir alabildiğine
özgürdür. Allah Kuran'da bunu, kafirlere hitap eden, "Sizin dininiz
size, benim dinim bana" (Kafirun Suresi, 6) ayetiyle açıkça
belirtmiştir. Bu, tam demokrasi demektir, din ve inanç özgürlüğüdür. İnanç
özgürlüğü ve demokrasi ise Kuran kaynaklıdır. Kuran'da yer alan bu anlayış tüm
dünyaya yayıldığında tam demokrasi ve özgürlük yaşanacaktır. Bu adalet sistemi,
bütün toplumları, bütün dünyayı, bütün inançları kapsayan insanlığın gereği
olan bir kanundur. Allah'ın kanunudur. Kuran'ın hükümleri insanların maddi ve
manevi olarak rahat edecekleri şekilde yaratılmıştır.
Kuran
ayetlerinde insanların canını yakacak, insanları rahatsız edecek hiçbir hüküm
kesinlikle bulunmamaktadır. İslamiyet, insanların seve seve, gönül huzuruyla
yaşayacakları, mutlu olacakları bir din olarak indirilmiştir. Bir Müslüman
müşrik bile olsa bu kişinin hidayet bulması için dua etmekle, ona şefkatli
davranmakla, onu koruyup kollamakla yükümlüdür. Allah, müşriklerin bir yerden
başka bir yere giderken korunmalarını dahi Müslümanların üzerine sorumluluk
olarak yüklemiştir. Müslümanlar, kendi canları pahasına müşrikleri korumakla
görevlendirilmişlerdir. Kuran'da konuyla ilgili ayet şu şekildedir:
Eğer müşriklerden
biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş
olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların
elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir. (Tevbe Suresi, 6)
İslam sevgi,
şefkat, anlayış ve saygı üzerine kurulu bir dindir. Bunun dışında bir uygulama
yapanlar, İslam ahlakını tanımıyorlar ve gerçek Kuran ahlakını yaşamıyorlar
demektir.
Bağnazlar,
"Dinde Zorlama Yoktur" Hükmünü Takiyye Olarak Uygularlar
Bazı kimseler,
ilk başta "dinde zorlama yoktur" anlayışı ile ortaya çıkan, fakat
sonrasında sinsice zor ve dayatma yöntemini kullanmaya başlayan bazı
Müslümanları örnek göstererek bu konuda bir takiyye yönteminin kullanıldığını
öne sürmektedirler. Öncelikle böyle kişilerin gerçek Müslümanlarla, Kuran'a
göre yaşamayıp hurafelerle yaşayan bağnazlar arasındaki ayrımı iyi yapmaları
gerekmektedir. Bir bağnaz, Allah'ın Kuran ayetlerinde bildirdiği hükümlerin
hayır ve hikmetlerini zaten tam anlamıyla görememiş, Kuran'ın ruhunu tam olarak
anlamamış, dolayısıyla Kuran'ın hak ve tek kitap olduğuna tam kanaati gelmemiş
olan bir radikaldir. Kendi kafasınca, Allah'ın hükmüne ve Kuran ayetlerine
rağmen, eğer zorlarsa, baskı uygularsa bir kişinin Müslüman olabileceğini
zanneder. Oysa bu açıkça Rabbimiz'in hükümlerine karşı gelmektir. Bunun
sonucunda da –daha önce belirttiğimiz gibi– ortaya münafıklar, İslam
karşıtları, İslam'ı zor ve baskı dini gibi gören insanlar çıkmaktadır.
İslam dini
Peygamber Efendimiz (sav) dönemindeki gibi doğru ve tam uygulandığında, Kuran
ayetlerine eksiksiz bir şekilde uyulduğunda, ancak o zaman gerçek İslam
yaşanır. Bunun dışındaki hiçbir örnek İslam değildir. Kuran'ın tek ayetini bile
yetersiz gören, kabul etmeyen kişi artık dinden çıkmıştır. Böyle bir insanın
İslam adına ortaya çıkıp İslam'da olmayan uygulamaları gerçekleştirmesi İslam'a
maledilemez. Tıpkı Hristiyanlık adına ortaya çıkıp katliamlar yapan, cami ve
Kuran yakan bağnazların uygulamalarının Hristiyanlığa maledilemeyeceği gibi.
Kuran-ı
Kerim'deki ayetler ile ile örtüşmeyen bir uygulama varsa o İslam'ın uygulaması
değildir. Dolayısıyla Hristiyanlar, eğer İslam'ın özünü ve gerçeğini bilmek
istiyorlarsa, yalnızca Kuran'a bakmalıdırlar.
Kuran, Bağnazlığa
Savaş Açmıştır
Kuran;
bağnazlığın getirdiği her türlü belaya, mutsuzluğa, zulme, sevgisizliğe,
öfkeye, kan dökücülüğe savaş açmıştır. Kuran'a dayalı İslam dini, bağnazlığın
tam olarak tersidir.
İslam; sevgi,
barış ve dostluğu öğütler. Birlik olmayı, bir arada Allah'ın adını yüceltmeyi,
kardeş olmayı, dünyada huzur ve güvenliğin tesis edilmesini teşvik eder.
Bağnazlıktan kurtulmanın yolu İslam'a savaş
açmak değildir
Bağnazlığı
bilgisizce İslam'ın kendisi olarak kabul edenler ve bu bağnaz sistemi ortadan
kaldırmak isteyenler, genellikle büyük bir yanılgıya kapılarak, İslam'a karşı
hasmane bir tutum içine girmektedirler. Bu yanlış bakış açısı, özellikle bazı
materyalist, ateist ve Darwinist basın, düşünce kuruluşları ve dünya
siyasetinde etkili bir takım çevreler tarafından, bilinçli olarak
yaygınlaştırmaya çalışılmıştır. Söz konusu çevreler, Müslümanlığı kasıtlı
olarak yanlış tanıtarak, "Müslümanlar böyledir, size yaşam hakkı
tanımazlar, dolayısıyla onlar sizi ortadan kaldırmadan siz onları ortadan
kaldırın" gibi telkinlerle İslam dinine ve Müslümanlara karşı
kışkırtıcılık yapmaktadırlar.
Bir kısım
Hristiyanlar bu telkinlerin etkisiyle, bağnaz sistemin getirdiği birtakım
zalimane uygulamaların ortadan kaldırılması için, Kuran ile ve İslam diniyle
mücadele edilmesi gerektiğini savunurlar (Kuran'ı ve İslam'ı tenzih ederiz).
Oysa bu akla ve vicdana sığmayan yöntem bağnazlığın daha da beslenmesine ve
gelişmesine yol açar. Kuran'a ve gerçek İslam'a yapılan her türlü saldırı,
kendileri gibi düşünmeyenlere yönelik şiddet uygulanması gerektiğini savunan
bağnaz sistemi daha da güçlendirir. Söz konusu bağnazların savunduğu kan
dökücü sistemi ortadan kaldırmanın yolu, Kuran'ı ve gerçek Müslümanlığı ön
plana çıkarmak, Asr-ı Saadet Müslümanlığını yeniden hayata geçirmektir.
Gerçek
Müslümanların neşeli, dışadönük, sevgi, şefkat, dostluk ve kardeşlik üzerine
kurulu, demokrasi ve özgürlüğü savunan, modern ve ileri görüşlü yaşamları
bağnaz zihniyette olanları müthiş rahatsız eder, adeta kavurur ve yakar.
Dolayısıyla, Hristiyan kardeşlerimiz, hem Müslümanların hem de Hristiyan ve
Musevilerin karşıtı olan bağnaz zihniyete karşı, gerçek Müslümanlara destek
olmalıdırlar, onlarla birlikte hareket etmelidirler.
Bağnazla
mücadele Müslümanlar için bir ibadettir. Çünkü müşriklerle mücadele etmek Kuran'ın
emirlerinden biridir. Kuran'da 'müşrik' diye geçen güruhun diğer adı
bağnazlardır. Yüce Allah ayetlerde münafıklardan bahseder, kafirlerden
bahseder, kalbinde hastalık olanlardan bahseder, bunların tamamı müşriktir.
Bunlar Asr-ı Saadet karşıtlarıdırlar, KURAN ADINA KURAN'A SAVAŞ AÇARLAR.
Fakat elbette bu
mücadele, ilmi ve fikri bir mücadele olmalıdır. Daha önce hatırlattığımız gibi
bağnaz kesim, genellikle Kuran'dan çeşitli sebepler ve hurafeler neticesinde
uzak kalmış eğitimsiz, bilgisiz bir güruhtur. Dolayısıyla bağnaz tehlikesinin
ortadan kalkabilmesi için bu kişilerin eğitilmeleri gerekir. Eğitildiklerinde,
Kuran'da anlatılan gerçek İslam dinini anladıklarında elbette onlar da bağnaz zihniyetin
mantıksızlığını göreceklerdir.
Sevgisiz,
şefkatsiz, merhametsiz, akılsız, kültürsüz, görgüsüz; bilimden, sanattan hiç
hoşlanmayan; derin düşünemeyen, gösterişçi, dini karmakarışık hale getirmeye
çalışan ve sürekli uydurmalarla, hurafelerle kendine göre bir din geliştiren
sapkın ekolün adı 'bağnazlık' yani eşittir 'müşriklik'tir. Dolayısıyla KURAN'A
TAMAMEN KARŞI OLARAK GELİŞTİRİLMİŞ, KENDİNCE KURAN'I YETERLİ GÖRMEYEN VE
KURAN'DA EMREDİLEN HÜKÜMLERİN TAM TERSİNİ UYGULAYAN BAĞNAZ SİSTEM, MÜSLÜMANLARIN
DA FİKRİ OLARAK MÜCADELE ETMELERİ GEREKEN BİR ANLAYIŞTIR.
Bağnazlığa karşı
çözüm, Asr-ı Saadet Müslümanlığını ve gerçek Kuran ahlakını savunmaktır ve
radikalizmin pençesine düşmüş kişileri eğitmektir. Peygamberimiz (sav)
bağnazlara karşıydı ve İslam'ın getirdiği demokrasi, sevgi, saygı ve özgürlük
nimetlerini en mükemmel şekilde uygulamıştı.
Gerçek İslam ahlakı yaşandığında Hristiyanlar
da, Museviler de rahat edeceklerdir
Hristiyan
kardeşlerimizin, bu kitapta anlattığımız sevgi, barış, demokrasi, hürriyet,
mutluluk, modernlik gibi kavramlarla ilgili anlatımları "iyi niyetle
yapılmış yorumlar" şeklinde değerlendirmemeleri çok önemlidir. Bunlar
bizim şahsi yorumumuz değildir. Bunlar, KURAN'IN ESASIDIR. Bunlar, Kuran'ın
ruhuna, Hz. Muhammed (sav)'de gördüğümüz tüm örneklere, Rahman ve Rahim olan
Allah'ın rızasına uygun olandır. Peygamberimiz (sav) döneminde Kuran hükümleri
bu şekilde uygulanmıştır. Kan dökücülük, yalnızca bağnazların hurafelerinde
vardır. Deccalin kontrolündeki bağnaz zihniyetteki kişiler, kan dökücülüğü
bütün dünyaya yaygınlaştırarak bunu İslam olarak göstermiş ve kitleleri
aldatmıştır.
Hristiyanların,
Kuran'ın gerçek ve asıl mesajını görmeleri son derece önemlidir. Peygamberimiz
(sav) de, Kuran-ı Kerim de dünyadaki bütün insanlar için birer nurdur.
İnsanları mutlu eden, dünyayı ışıklandıran her şey Kuran'dadır. Allah rızası,
vicdan, iman ve kalp gözü ile bakan her insan bunu açıkça görecektir. Kuran'ı,
Asr-ı Saadet dönemindeki gibi yaşamak bütün dünyaya tam bir ferahlık ve
güzellik getirecektir. Kuran'ın Müslümanlar tarafından bu şekilde uygulanması,
Hristiyanlara da, Musevilere de huzur, mutluluk ve rahatlık kaynağı olacaktır.
Bunun sonucunda dünyaya son derece mutlu bir hayat hakim olacaktır. İnsanların
fıtratında zaten var olan, fakat deccal sisteminin etkilerinden dolayı yok
olmuş olan neşe toplumlara geri gelecektir. İnsanlara sevinç gelecektir. Sanat
gelişecek, gerçek sanat icra eden sanatçılar ortaya çıkacaktır. Deccal
sisteminin etkisiyle yok olup giden mimari yeniden can bulacaktır. Çünkü
dünyaya huzur, mutluluk, güven, dostluk, kardeşlik ve hepsinden önemlisi Allah
aşkı yayılacaktır. Allah aşkı insanların kalplerinde olduğunda, o topluma sanat
gelir, estetik gelir, sevinç gelir, mutluluk gelir, bilim gelir kısacası her
şeye güzellik ve coşku gelir. Kuran Müslümanının anlayışı şefkat, merhamet,
sevgi, akıl, tutarlılık, dengeli tavırlar sergilemek, makul düşünmek, fedakar
olmak, iyi niyetle olaylara bakmak, her şeyde hayır görmek üzerine kuruludur.
İslam'ın bu şekilde yaşandığı bir dünya, Hristiyanlar için de Museviler için de
olağanüstü güzellikte olacaktır.
Hristiyanların
karşı olmaları ve ilmi mücadele vermeleri gereken şey, her üç din için de büyük
bir tehlike olan bağnazlıktır, Darwinizm'dir, materyalizmdir. Desteklemeleri ve
savunmaları gereken ise, İslam dininin Kuran'daki şekli ile yaşanması ve bunu
günümüzde sağlayacak olan Mehdiyettir. Bunu desteklediklerinde bağnazlık,
gericilik, Darwinizm, materyalizm ortadan kalkacak, dünyaya bayram sevinci
gelecek, her şey ve her yer aydınlanacaktır. Bağnazlığın, Darwinist ve
materyalist ideolojilerin etkisinde kalmış insanlar da doğru eğitim ile
kazanılmış olacaktır. Kiliseler, havralar Kuran ayetinde haber verildiği gibi
Yüce Allah'ın korumasındadır. Hristiyan ve Musevi kardeşlerimiz istedikleri
gibi ibadetlerini yapacak, istedikleri şekilde rahat ve güvenliğe
kavuşacaklardır. Müslümanlar; Hristiyan ve Musevilerle kardeşlik ve sevgi
içinde yaşayacak, savaşlar sona erecek, artık kan dökülmeyecek, dünya refahın,
huzurun güvenliğin yaşandığı barış mekanı haline gelecektir. Bu Allah'ın
vaadidir. Mutlaka gerçekleşecektir. Fakat bunun için Allah bizden gayret
etmemizi istemektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder