4 Mayıs 2013 Cumartesi


Dinde zorlama yoktur, bu Kuran'ın kesin hükmüdür.

Kuran'ın kesin hükmüdür: İslam'da zorlama yoktur.

Ayetlerde bu gerçek şöyle bildirilmiştir:

Dinde zorlama (ve baskı) yoktur. Şüphesiz, doğruluk (rüşd) sapıklıktan apaçık ayrılmıştır. Artık kim tağutu tanımayıp Allah'a inanırsa, o, sapasağlam bir kulba yapışmıştır; bunun kopması yoktur. Allah, işitendir, bilendir. (Bakara Suresi, 256)

Eğer Rabbin dileseydi, yeryüzündekilerin tümü, topluca iman ederdi. Öyleyse, onlar mü'min oluncaya kadar insanları sen mi zorlayacaksın? (Yunus Suresi, 99)

Dedi ki: "Ey kavmim, görüşünüz nedir söyleyin? Eğer ben Rabbim'den apaçık bir belge üzerinde isem ve Rabbim bana Kendi Katından bir rahmet vermiş de (bu,) sizin gözlerinizden saklı tutulmuşsa? Siz bunu istemiyorken biz sizi buna zorlayacak mıyız?" (Hud Suresi, 28)

Müslümanlar Allah'ın, "ma'rufu emret, münkerden sakındır" (Lokman Suresi, 17) emri gereği, iyiliği emredip kötülükten sakındırırlar ve insanları güzel sözle Allah'ın yoluna davet ederler. Ancak hidayeti veren Allah'tır (Kasas Suresi, 56) ve Kuran'ı okuyan ve anlayan tüm Müslümanlar da bunu çok iyi bilirler. Dolayısıyla bir Müslümanın görevi, insanlara Kuran'ı anlatmak, onları Kuran'a çağırmak, yani onlara tebliğ yapmaktır. Bu çağrıya ancak hidayet bulan uyacak, hidayet bulmayan ise bu çağrıdan uzaklaşacaktır. Dolayısıyla hidayet bulmamış bir kişi ne kadar zorlanırsa zorlansın hiçbir zaman gerçek anlamda Müslüman olmayacaktır. Dolayısıyla onu buna zorlamak hem Kuran'a göre haramdır hem de sonuç vermeyecektir.

İslam, teslimiyet anlamına gelir. Bir insanın İslam'a girmesi, gerçek anlamda hidayet bulması ve gerçek bir Müslüman olması için Allah'a ve Kuran'a candan ve kalpten teslim olması şarttır.

Peki eğer bir insan İslam'a zorlanırsa ne olur?

Bir insan İslam'a zorlanırsa Müslüman değil münafık olur. Zorla ibadet eder, zorla namaz kılar, sonucunda da öfke ve nefret dolu bir münafığa dönüşür. İslam'dan, Müslümanlardan nefret eder ve Müslüman görünüp hayatını Müslümanları kendince tuzağa düşürebilmek için harcar.

Münafık, Müslümanların en büyük düşmanıdır, dünyadaki en aşağılık mahluktur. Allah münafıklara cehennemde en alçak tabakayı layık görmüştür. Bu aşağılık varlıklar, Müslümanlara sürekli zarar vermeye çalışırlar. Dolayısıyla Allah'ın hükmüne uymayıp bir insanı zorla Müslüman yapmaya çalışmak, yalnızca münafık üretir, zarar getirir. Bu Müslümanın en istemeyeceği şeylerden biridir.

Bir insanın zorla Müslüman olması, Kuran'ın genel ruhuna da aykırıdır. Kuran'da belirtilen bir adalet anlayışı vardır. Buna göre her düşünce her fikir alabildiğine özgürdür. Allah Kuran'da bunu, kafirlere hitap eden, "Sizin dininiz size, benim dinim bana" (Kafirun Suresi, 6) ayetiyle açıkça belirtmiştir. Bu, tam demokrasi demektir, din ve inanç özgürlüğüdür. İnanç özgürlüğü ve demokrasi ise Kuran kaynaklıdır. Kuran'da yer alan bu anlayış tüm dünyaya yayıldığında tam demokrasi ve özgürlük yaşanacaktır. Bu adalet sistemi, bütün toplumları, bütün dünyayı, bütün inançları kapsayan insanlığın gereği olan bir kanundur. Allah'ın kanunudur. Kuran'ın hükümleri insanların maddi ve manevi olarak rahat edecekleri şekilde yaratılmıştır.

Kuran ayetlerinde insanların canını yakacak, insanları rahatsız edecek hiçbir hüküm kesinlikle bulunmamaktadır. İslamiyet, insanların seve seve, gönül huzuruyla yaşayacakları, mutlu olacakları bir din olarak indirilmiştir. Bir Müslüman müşrik bile olsa bu kişinin hidayet bulması için dua etmekle, ona şefkatli davranmakla, onu koruyup kollamakla yükümlüdür. Allah, müşriklerin bir yerden başka bir yere giderken korunmalarını dahi Müslümanların üzerine sorumluluk olarak yüklemiştir. Müslümanlar, kendi canları pahasına müşrikleri korumakla görevlendirilmişlerdir. Kuran'da konuyla ilgili ayet şu şekildedir:

Eğer müşriklerden biri, senden 'eman isterse', ona eman ver; öyle ki Allah'ın sözünü dinlemiş olsun, sonra onu 'güvenlik içinde olacağı yere ulaştır.' Bu, onların elbette bilmeyen bir topluluk olmaları nedeniyledir. (Tevbe Suresi, 6)

İslam sevgi, şefkat, anlayış ve saygı üzerine kurulu bir dindir. Bunun dışında bir uygulama yapanlar, İslam ahlakını tanımıyorlar ve gerçek Kuran ahlakını yaşamıyorlar demektir.

Bağnazlar, "Dinde Zorlama Yoktur" Hükmünü Takiyye Olarak Uygularlar

Bazı kimseler, ilk başta "dinde zorlama yoktur" anlayışı ile ortaya çıkan, fakat sonrasında sinsice zor ve dayatma yöntemini kullanmaya başlayan bazı Müslümanları örnek göstererek bu konuda bir takiyye yönteminin kullanıldığını öne sürmektedirler. Öncelikle böyle kişilerin gerçek Müslümanlarla, Kuran'a göre yaşamayıp hurafelerle yaşayan bağnazlar arasındaki ayrımı iyi yapmaları gerekmektedir. Bir bağnaz, Allah'ın Kuran ayetlerinde bildirdiği hükümlerin hayır ve hikmetlerini zaten tam anlamıyla görememiş, Kuran'ın ruhunu tam olarak anlamamış, dolayısıyla Kuran'ın hak ve tek kitap olduğuna tam kanaati gelmemiş olan bir radikaldir. Kendi kafasınca, Allah'ın hükmüne ve Kuran ayetlerine rağmen, eğer zorlarsa, baskı uygularsa bir kişinin Müslüman olabileceğini zanneder. Oysa bu açıkça Rabbimiz'in hükümlerine karşı gelmektir. Bunun sonucunda da –daha önce belirttiğimiz gibi– ortaya münafıklar, İslam karşıtları, İslam'ı zor ve baskı dini gibi gören insanlar çıkmaktadır.

İslam dini Peygamber Efendimiz (sav) dönemindeki gibi doğru ve tam uygulandığında, Kuran ayetlerine eksiksiz bir şekilde uyulduğunda, ancak o zaman gerçek İslam yaşanır. Bunun dışındaki hiçbir örnek İslam değildir. Kuran'ın tek ayetini bile yetersiz gören, kabul etmeyen kişi artık dinden çıkmıştır. Böyle bir insanın İslam adına ortaya çıkıp İslam'da olmayan uygulamaları gerçekleştirmesi İslam'a maledilemez. Tıpkı Hristiyanlık adına ortaya çıkıp katliamlar yapan, cami ve Kuran yakan bağnazların uygulamalarının Hristiyanlığa maledilemeyeceği gibi.

Kuran-ı Kerim'deki ayetler ile ile örtüşmeyen bir uygulama varsa o İslam'ın uygulaması değildir. Dolayısıyla Hristiyanlar, eğer İslam'ın özünü ve gerçeğini bilmek istiyorlarsa, yalnızca Kuran'a bakmalıdırlar.

Kuran, Bağnazlığa Savaş Açmıştır

Kuran; bağnazlığın getirdiği her türlü belaya, mutsuzluğa, zulme, sevgisizliğe, öfkeye, kan dökücülüğe savaş açmıştır. Kuran'a dayalı İslam dini, bağnazlığın tam olarak tersidir.

İslam; sevgi, barış ve dostluğu öğütler. Birlik olmayı, bir arada Allah'ın adını yüceltmeyi, kardeş olmayı, dünyada huzur ve güvenliğin tesis edilmesini teşvik eder.

Bağnazlıktan kurtulmanın yolu İslam'a savaş açmak değildir

Bağnazlığı bilgisizce İslam'ın kendisi olarak kabul edenler ve bu bağnaz sistemi ortadan kaldırmak isteyenler, genellikle büyük bir yanılgıya kapılarak, İslam'a karşı hasmane bir tutum içine girmektedirler. Bu yanlış bakış açısı, özellikle bazı materyalist, ateist ve Darwinist basın, düşünce kuruluşları ve dünya siyasetinde etkili bir takım çevreler tarafından, bilinçli olarak yaygınlaştırmaya çalışılmıştır. Söz konusu çevreler, Müslümanlığı kasıtlı olarak yanlış tanıtarak, "Müslümanlar böyledir, size yaşam hakkı tanımazlar, dolayısıyla onlar sizi ortadan kaldırmadan siz onları ortadan kaldırın" gibi telkinlerle İslam dinine ve Müslümanlara karşı kışkırtıcılık yapmaktadırlar.

Bir kısım Hristiyanlar bu telkinlerin etkisiyle, bağnaz sistemin getirdiği birtakım zalimane uygulamaların ortadan kaldırılması için, Kuran ile ve İslam diniyle mücadele edilmesi gerektiğini savunurlar (Kuran'ı ve İslam'ı tenzih ederiz). Oysa bu akla ve vicdana sığmayan yöntem bağnazlığın daha da beslenmesine ve gelişmesine yol açar. Kuran'a ve gerçek İslam'a yapılan her türlü saldırı, kendileri gibi düşünmeyenlere yönelik şiddet uygulanması gerektiğini savunan bağnaz sistemi daha da güçlendirir. Söz konusu bağnazların savunduğu kan dökücü sistemi ortadan kaldırmanın yolu, Kuran'ı ve gerçek Müslümanlığı ön plana çıkarmak, Asr-ı Saadet Müslümanlığını yeniden hayata geçirmektir.

Gerçek Müslümanların neşeli, dışadönük, sevgi, şefkat, dostluk ve kardeşlik üzerine kurulu, demokrasi ve özgürlüğü savunan, modern ve ileri görüşlü yaşamları bağnaz zihniyette olanları müthiş rahatsız eder, adeta kavurur ve yakar. Dolayısıyla, Hristiyan kardeşlerimiz, hem Müslümanların hem de Hristiyan ve Musevilerin karşıtı olan bağnaz zihniyete karşı, gerçek Müslümanlara destek olmalıdırlar, onlarla birlikte hareket etmelidirler.

Bağnazla mücadele Müslümanlar için bir ibadettir. Çünkü müşriklerle mücadele etmek Kuran'ın emirlerinden biridir. Kuran'da 'müşrik' diye geçen güruhun diğer adı bağnazlardır. Yüce Allah ayetlerde münafıklardan bahseder, kafirlerden bahseder, kalbinde hastalık olanlardan bahseder, bunların tamamı müşriktir. Bunlar Asr-ı Saadet karşıtlarıdırlar, KURAN ADINA KURAN'A SAVAŞ AÇARLAR.
Fakat elbette bu mücadele, ilmi ve fikri bir mücadele olmalıdır. Daha önce hatırlattığımız gibi bağnaz kesim, genellikle Kuran'dan çeşitli sebepler ve hurafeler neticesinde uzak kalmış eğitimsiz, bilgisiz bir güruhtur. Dolayısıyla bağnaz tehlikesinin ortadan kalkabilmesi için bu kişilerin eğitilmeleri gerekir. Eğitildiklerinde, Kuran'da anlatılan gerçek İslam dinini anladıklarında elbette onlar da bağnaz zihniyetin mantıksızlığını göreceklerdir.

Sevgisiz, şefkatsiz, merhametsiz, akılsız, kültürsüz, görgüsüz; bilimden, sanattan hiç hoşlanmayan; derin düşünemeyen, gösterişçi, dini karmakarışık hale getirmeye çalışan ve sürekli uydurmalarla, hurafelerle kendine göre bir din geliştiren sapkın ekolün adı 'bağnazlık' yani eşittir 'müşriklik'tir. Dolayısıyla KURAN'A TAMAMEN KARŞI OLARAK GELİŞTİRİLMİŞ, KENDİNCE KURAN'I YETERLİ GÖRMEYEN VE KURAN'DA EMREDİLEN HÜKÜMLERİN TAM TERSİNİ UYGULAYAN BAĞNAZ SİSTEM, MÜSLÜMANLARIN DA FİKRİ OLARAK MÜCADELE ETMELERİ GEREKEN BİR ANLAYIŞTIR.

Bağnazlığa karşı çözüm, Asr-ı Saadet Müslümanlığını ve gerçek Kuran ahlakını savunmaktır ve radikalizmin pençesine düşmüş kişileri eğitmektir. Peygamberimiz (sav) bağnazlara karşıydı ve İslam'ın getirdiği demokrasi, sevgi, saygı ve özgürlük nimetlerini en mükemmel şekilde uygulamıştı.

Gerçek İslam ahlakı yaşandığında Hristiyanlar da, Museviler de rahat edeceklerdir

Hristiyan kardeşlerimizin, bu kitapta anlattığımız sevgi, barış, demokrasi, hürriyet, mutluluk, modernlik gibi kavramlarla ilgili anlatımları "iyi niyetle yapılmış yorumlar" şeklinde değerlendirmemeleri çok önemlidir. Bunlar bizim şahsi yorumumuz değildir. Bunlar, KURAN'IN ESASIDIR. Bunlar, Kuran'ın ruhuna, Hz. Muhammed (sav)'de gördüğümüz tüm örneklere, Rahman ve Rahim olan Allah'ın rızasına uygun olandır. Peygamberimiz (sav) döneminde Kuran hükümleri bu şekilde uygulanmıştır. Kan dökücülük, yalnızca bağnazların hurafelerinde vardır. Deccalin kontrolündeki bağnaz zihniyetteki kişiler, kan dökücülüğü bütün dünyaya yaygınlaştırarak bunu İslam olarak göstermiş ve kitleleri aldatmıştır.

Hristiyanların, Kuran'ın gerçek ve asıl mesajını görmeleri son derece önemlidir. Peygamberimiz (sav) de, Kuran-ı Kerim de dünyadaki bütün insanlar için birer nurdur. İnsanları mutlu eden, dünyayı ışıklandıran her şey Kuran'dadır. Allah rızası, vicdan, iman ve kalp gözü ile bakan her insan bunu açıkça görecektir. Kuran'ı, Asr-ı Saadet dönemindeki gibi yaşamak bütün dünyaya tam bir ferahlık ve güzellik getirecektir. Kuran'ın Müslümanlar tarafından bu şekilde uygulanması, Hristiyanlara da, Musevilere de huzur, mutluluk ve rahatlık kaynağı olacaktır. Bunun sonucunda dünyaya son derece mutlu bir hayat hakim olacaktır. İnsanların fıtratında zaten var olan, fakat deccal sisteminin etkilerinden dolayı yok olmuş olan neşe toplumlara geri gelecektir. İnsanlara sevinç gelecektir. Sanat gelişecek, gerçek sanat icra eden sanatçılar ortaya çıkacaktır. Deccal sisteminin etkisiyle yok olup giden mimari yeniden can bulacaktır. Çünkü dünyaya huzur, mutluluk, güven, dostluk, kardeşlik ve hepsinden önemlisi Allah aşkı yayılacaktır. Allah aşkı insanların kalplerinde olduğunda, o topluma sanat gelir, estetik gelir, sevinç gelir, mutluluk gelir, bilim gelir kısacası her şeye güzellik ve coşku gelir. Kuran Müslümanının anlayışı şefkat, merhamet, sevgi, akıl, tutarlılık, dengeli tavırlar sergilemek, makul düşünmek, fedakar olmak, iyi niyetle olaylara bakmak, her şeyde hayır görmek üzerine kuruludur. İslam'ın bu şekilde yaşandığı bir dünya, Hristiyanlar için de Museviler için de olağanüstü güzellikte olacaktır.

Hristiyanların karşı olmaları ve ilmi mücadele vermeleri gereken şey, her üç din için de büyük bir tehlike olan bağnazlıktır, Darwinizm'dir, materyalizmdir. Desteklemeleri ve savunmaları gereken ise, İslam dininin Kuran'daki şekli ile yaşanması ve bunu günümüzde sağlayacak olan Mehdiyettir. Bunu desteklediklerinde bağnazlık, gericilik, Darwinizm, materyalizm ortadan kalkacak, dünyaya bayram sevinci gelecek, her şey ve her yer aydınlanacaktır. Bağnazlığın, Darwinist ve materyalist ideolojilerin etkisinde kalmış insanlar da doğru eğitim ile kazanılmış olacaktır. Kiliseler, havralar Kuran ayetinde haber verildiği gibi Yüce Allah'ın korumasındadır. Hristiyan ve Musevi kardeşlerimiz istedikleri gibi ibadetlerini yapacak, istedikleri şekilde rahat ve güvenliğe kavuşacaklardır. Müslümanlar; Hristiyan ve Musevilerle kardeşlik ve sevgi içinde yaşayacak, savaşlar sona erecek, artık kan dökülmeyecek, dünya refahın, huzurun güvenliğin yaşandığı barış mekanı haline gelecektir. Bu Allah'ın vaadidir. Mutlaka gerçekleşecektir. Fakat bunun için Allah bizden gayret etmemizi istemektedir. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder