HRİSTİYANLARIN ALLAH KORKUSU VE ALLAH SEVGİSİ KONUSUNDAKİ
YANILGILARI
Gerçek İmanda Allah Sevgisi, Allah Korkusu ile Birlikte
Yaşanır
Tüm hak dinlerin
temeli sevgidir. Zaman içinde Allah adına ortaya çıkarak, dini kendi emellerine
alet etmeye çalışan bazı kişiler, kimi zaman din adına terörü, savaşı,
katliamları ve sevgisizliği ortaya sürmüşlerdir. Bu kişiler, her ne dini
savunduklarını iddia ederlerse etsinler, kesin olarak cahil ya da
sahtekardırlar. Çünkü Allah kullarından zulüm ve fitne değil, sevgi, dostluk ve
barışı ister.
Burada bu önemli
bilgiyi vermemizin amacı, bazı Hristiyanların kendi dinlerini bir sevgi dini
olarak tanıtıp, Musevilik ve özellikle de Müslümanlığı bir korku dini olarak
görmeleridir. Oysa bu ciddi bir yanılgıdır. Başta İslam olmak üzere hak
dinlerin tümü sevgiyi ve dostluğu öğütler, insanları barışa ve kardeşliğe
çağırır. Çünkü Allah bizden bunu ister. Bunun dışında bir anlayış öne sürenler,
hak din adına yalan söylemektedirler. Dinin özü, temeli sevgidir.
Elbette Hristiyan
kardeşlerimiz sevginin kutsallığına inanmakta haklıdırlar. Fakat bazıları,
sevgi kavramını son derecede yanlış yorumlamaktadırlar. Sevginin içinde korkuya
yer olmadığı gibi bir fikirden yola çıkarak, bu kişilerin Allah korkusunu
hayatlarından çıkarmaları çok büyük bir tehlikedir.
Allah Korkusunun
Gerçek Anlamı
Bu konudaki
yanılgıların nasıl bir tehlikeye yol açabileceğini anlatmadan önce, Allah
korkusunun gerçek anlamının bilinmesi çok önemlidir. İnsanların çoğu Allah
korkusu kavramını yanlış anlamakta, korkunun zoraki bir iman getireceğini ve
bunun da geçerli olmayacağını iddia etmektedirler. Oysa Allah korkusu bu demek
değildir.
Allah korkusu;
Allah'a haşyetle saygıdan kaynaklanan bir korkuyla boyun eğmektir; Allah'a olan
derin sevgi nedeniyle Allah'ın razı olmayacağı bir tavır ve düşünce içinde
olmaktan sakınmaktır. Allah'ın sevgisini kaybetmekten korkmaktır. Allah'ın
dostluğunu kaybetmek, imanlı bir insan için cehennem azabından çok daha büyük
bir acıdır.
Allah sevgisi ve
korkusu bir bütündür. Allah'ı çok seven bir insan, Allah'ı gücendirecek bir
davranışta bulunmaktan korktuğunda Allah sevgisi ve korkusu bütünleşir. İşte
seven bir insanın yaşadığı Allah korkusu budur. Allah'ı gerçekten seven bir
insan, şartlar ne getirirse getirsin, nasıl zorluklarla karşılaşırsa
karşılaşsın, hangi imtihana tabi olursa olsun, tutkuyla, muhabbetle, aşkla
Allah'a bağlıdır. Allah'a olan sevgisini hiçbir şart, hiçbir olay, hiçbir
zorluk gölgeleyemez, engelleyemez. Allah'ın sevgisini kaybetme korkusu, Allah
aşkını sürekli yaşayan bu kişiyi daima motive eder. Ona sevinç verir. Böyle bir
insanın ibadetlerinde gevşek davranması, Allah'a kullukta bile bile kusur
işlemesi, pervasızca harama girmesi imkansızdır. Böylesine samimi imanlı bir
insan, Allah'ı razı edebilmek için hayatı boyunca elinden geleni yapacaktır.
Allah'ın
Gazabının İnkarcılar İçin Gerekliliği
Allah'ın
"Gazaplandıran" ve "İntikam alan" sıfatları da bazı
kişiler tarafından yanlış anlaşılmakta ya da kasıtlı olarak çarpıtılmaktadır.
Allah'ın gazabı, yalnızca aşağılık insanlara, münafıklara, Allah adına
sahtekarlık yapanlara ve öfkeli inkarcılaradır. İman edenlere ise ahirette tam
bir güven ve rahatlık vardır. Allah Hristiyanlar da dahil olmak üzere,
gerçekten iman edenler için ahirette hiçbir korku olmayacağını bir Kuran
ayetinde haber vermiştir:
Gerçek şu ki, iman
edenlerle Yahudiler, Sabiîler ve Hıristiyanlardan Allah'a, ahiret gününe inanan
ve salih amellerde bulunanlar; onlar için korku yoktur, onlar mahzun da
olmayacaklardır. (Maide Suresi, 69)
Bir insan; Allah'a
kul olduğu, Allah'ı razı etmeye çalıştığı sürece, Allah'ın gazabından uzaktır.
Allah, yalnızca zalimlerden intikam alır. Bu Allah'ın adetullahıdır. İnsan,
ancak zulmettiğinde Allah'ın azabının derin korkusu içinde olur. Fakat iyilik
yaptığında, Allah'ı razı etmeye çalıştığında Allah'a güvenir, vicdanı rahattır.
Allah'ın intikam
alan vasfı, iman edenler için çok büyük bir nimettir. Örneğin, küçük bir çocuğa
zulmeden ve ardından onu öldüren bir insanın yaptığının ahirette karşılığını
aldığını, adaletin tecelli ettiğini görmek bir nimettir. Zulmeden kişinin
ahirette bu karşılığı aldığını izlemek, zulüm gören çocuk için de çok büyük bir
nimettir. İşte bu sebeple iman edenler için cennet nasıl bir nimetse,
zulmedenlerin cezalandırıldığı cehennem de iman edenler için bir nimettir.
Cennet de cehennem de Allah'ın sonsuz adaletinin ahirette tecelli ettiği
yerlerdir. Peygamberlere zulmetmeye çalışanlar da, Hz. İsa (as)'a ihanet
edenler ve onu şehit etmeye çalışanlar da, masum çocukları, insanları,
hayvanları katledenler de Rabbimiz'in intikam alan sıfatı gereği ahirette en
adil karşılığı almışlardır ve alacaklardır. Dünyada her birine tevbe kapısı
elbette sonuna kadar açıktır. Fakat tevbe etmekte büyüklenenlerin bu karşılığı
alması, bu zulmü bizzat yaşayanlar için de, bunu izleyenler için de bir iç
rahatlığıdır. Dolayısıyla Allah'ın intikam alan vasfı, gerçekten iman eden
vicdan sahibi bir kişiyi sevindirmelidir.
Merhamet
konusunu da iyi değerlendirmek gerekir. Bizlere merhamet duygusunu öğreten
Allah'tır. Allah dilemeseydi, dünyada hiçkimse böyle bir duygunun varlığını
bilmeyecekti. İnsanların tümü, merhamet duygusundan tamamen mahrum yaşayacaktı.
Dolayısıyla, Allah'ın yarattığı ve öğrettiği bir şeyi Allah'a karşı delil gibi
getirmek, Allah'a [Haşa] merhamet dersi vermeye cüret etmek (Allah'ı tenzih
ederiz) son derece cahilcedir, büyük bir suçtur. Allah sonsuz merhametlidir.
Yüce Allah kimin nasıl fıtratta yaratıldığını, kimin merhameti, kimin de
azabı hak ettiğini kuşkusuz ki en iyi bilendir. Ahirette hiç kimse, en
küçük bir haksızlıkla karşılaşmayacaktır. Allah sonsuz adalet sahibidir ve
ahirette herkes hakkında hak ile hüküm verilecektir. İncil'de Rabbimiz'in
sonsuz adaletini ifade eden sözlerden bazıları şöyledir:
Kendisine
sövüldüğünde sövgüyle karşılık vermedi, acı çektiğinde kimseyi tehdit etmedi;
davasını, adaletle yargılayan Tanrı'ya bıraktı. (1 Petrus 2: 23)
Haksızlık
eden ettiği haksızlığın karşılığını alacak, hiçbir ayrım yapılmayacaktır. (Pavlus'tan Koloselilere Mektup, 3:25)
[Allah] kötülük
eden herkese... sıkıntı ve elem verecek; iyilik eden herkese... yücelik,
saygınlık, esenlik verecektir. Çünkü Allah insanlar arasında ayrım yapmaz.
(Pavlus'tan Romalılara Mektup, 2:9-11)
Allah
"herkese, yaptıklarının karşılığını verecektir." Sürekli iyilik ederek yücelik, saygınlık,
ölümsüzlük arayanlara sonsuz yaşam verecek. Bencillerin, gerçeğe uymayıp
haksızlık peşinden gidenlerin üzerineyse gazap ve öfke yağdıracak. (Pavlus'tan
Romalılara Mektup, 2:6-8)
Allah
adaletsiz değildir. [Allah'ı tenzih ederiz.] Emeğinizi ve kutsallara hizmet etmiş olarak ve
etmeye devam ederek O'nun adına gösterdiğiniz sevgiyi unutmaz. (İbranilere
Mektup, 6:10)
Allah Kuran
ayetlerinde ise şöyle buyurur:
Biz ise, kıyamet
gününe ait duyarlı teraziler koyarız da artık, hiçbir nefis hiçbir şeyle
haksızlığa uğramaz. Bir hardal tanesi bile olsa ona (teraziye) getiririz.
Hesap görücüler olarak Biz yeteriz. (Enbiya Suresi, 47)
Zulmeden her nefis,
yeryüzündekilerin tümüne sahip olsa bunu (azaba karşılık) mutlaka fidye olarak
verirdi. Onlar azabı görünce pişmanlıklarını gizlerler, oysa onlar
haksızlığa uğratılmadan aralarında adaletle hükmedilmiştir. (Yunus Suresi,
54)
Allah Korkusu
Allah'a Güzel Bir Kul Olmak ve Cenneti Hak Etmek İçin Şarttır
Yukarıda
saydıklarımız, iman eden bir insanı motive eden çok büyük gerçeklerdir. Allah'ı
gerçekten seven ve bundan dolayı Allah'a karşı kusur işlemekten şiddetle korkan
bir insanın olaylara bakış açısı bambaşka olur.
Böyle bir kişi
harama giremez, ibadetlerini görmezden gelemez, vicdanının sesine umursuz kalamaz.
Kısacası Allah için yapması gereken her şeyde olağanüstü derecede titiz olur.
Böyle bir insan
vicdanlı olur, egoist olmaz, yaşamının sonuna kadar fedakar ve şefkatlidir.
Böyle bir insan
asla başkalarına zarar vermez, Allah'a hesap veremeyeceği bir şeyi yapmaktan
çok korkar.
Böyle bir insan,
yaşadığı her anın hesabını Allah'a vereceğini, Allah'ın her an kendisini görüp
izlediğini bilerek yaşar.
Bu insan, gerçek
yaşamın dünya değil, ahiret olduğunun sürekli olarak bilincindedir.
Böyle bir insan,
Allah'ı gereği gibi seviyor olmanın neşesi, sevinci ve coşkusu içindedir. Bu
coşku hayatı boyunca hiçbir şekilde sona ermez. Dolayısıyla Allah'tan korkan
bir insan, nimet içinde yaşar.
İncil'de Allah
korkusu şu sözlerle tarif edilmiş ve Hristiyanlar Allah korkusuna davet
edilmiştir:
... Gurbeti
andıran bu dünyadaki zamanınızı Allah korkusunda geçirin. (Petrus'un 1.
Mektubu, 1:17)
Rab'den
korkmanın ne demek
olduğunu bildiğimizden insanları ikna etmeye çalışıyoruz. Ne olduğumuzu Allah
biliyor; umarım siz de vicdanınızda biliyorsunuz. (Pavlus'tan Korintlilere 2.
Mektup, 5:11)
... Senin
gazabın üzerlerine geldi. Ölüleri yargılamak, kulların olan Peygamberleri,
kutsalları, küçük olsun büyük olsun Senin adından korkanları ödüllendirmek
ve yeryüzünü mahvedenleri mahvetmek zamanı da geldi. (Vahiy, 11:18)
Öyle ki, Allah'ı
hoşnut edecek biçimde saygı ve korkuyla ibadet edelim. (İbranilere Mektup,
12:28)
Eğer bir insan,
Allah'a iyi bir kul olamamaktan dolayı korku içinde değilse, Allah'ı sevdiğini
iddia ediyor fakat Allah için çok az şey yapıyorsa ve sonsuz ahiret hayatında
kurtuluşu için sadece Allah'a olan sevginin yeterli olduğunu iddia ediyorsa, bu
kişi ciddi bir yanılgının içinde demektir. Böyle bir düşünce Allah'ın istediği
samimiyete uygun değildir. Allah korkusu insanı ibadetleri yerine getirmeye,
Allah için daha iyi bir kul olmaya teşvik eden en temel etkendir. Dolayısıyla
Allah korkusunu gerekli görmeyip (Allah'ı tenzih ederiz) sadece Allah sevgisine sahip olmanın yeterli
olacağını düşünen bir insan korku ile umut içinde bir ruh halinde olmayacaktır.
Bu da Allah rızasını kazanmak ve Allah'ı hoşnut etmek için sürekli bir çaba
içinde olmasını engelleyecek, böyle bir kişiyi daima rehavete sürükleyecektir.
İşte şu anda,
Allah korkusunu reddederek Allah'ı sevmenin yeterli olduğunu savunan bazı
Hristiyanların içinde bulunduğu durum budur. Dolayısıyla bu kişiler, Allah'tan
korkmanın ne demek olduğunu, burada anlatılan şekliyle tekrar daha derin
düşünmeli ve İncil'deki "Allah'tan korkun" çağrılarına uymalıdırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder