Gargad Ağacı Hadisi İle İlgili Açıklamalar;
Gargad Ağacı
Hadisiyle, Ahir Zamandaki Gizli Kamera Sistemleri Haber Verilmektedir. Hadiste, "Yahudilerle savaşacak
ve onları öldüreceksiniz." diyor. Eğer Musevi olan bir insan din
karşıtı ise ve Müslümanlara saldırıyorsa, kan döküyorsa, çocukları öldürüyorsa,
insanları öldürüyorsa kendini meşru olarak savunursun. Buradaki hadiste meşru
savunmayı söylüyor, gidip de masum bir Museviyi öldürmek haramdır.
"Öyle ki
taş dahi: 'Ey Müslüman, işte Yahudi, arkamda (saklandı), gel, öldür onu!'
diyecek." Şimdi mesela 3-4 yaşında bir çocuk var, taşın arkasında duruyor,
taştan da bir ses duydu kişi, "Ey Müslüman gel, Yahudi var arkamda
öldür" diye. Sen halüsinasyon görüyorsun demektir, sana şeytan
sesleniyordur. Çocuk öldürülmez, mazlum öldürülmez, kadın öldürülmez. Ancak
meşru müdafaada kendini savunabilirsin. Bunun dışında adam öldürme yoktur.
Dolayısıyla biz bir taşın arkasında Yahudi bir çocuk görsek, taştan da bize ses
gelse, biz deriz ki; "halüsinasyon görüyoruz" ve sese uymayız.
Mesela on tane
Musevi çocuğu, hepsini öldürse biri Allah vermesin. "Nereden çıkarttın
bunu" desek, "Bana taş söyledi de onun için yaptım" derse, biz
onun deli olduğunu anlarız ve cinayet işlemiştir bu adam, katildir. Alenen
cinayet işlemiştir, zulüm yapmıştır ve karşılığı cehennemdir.
Hadisin anlamını
iyi bilmek lazım. Ahir zamanda iletişime dikkat çekiyor Peygamber Efendimiz
(sav)... Kayadan, kayanın içerisinden gelen bilgiyle onlara karşı operasyon
yapılıyor veya ağaçlara gizleniyor. Ağacın içerisine sezdirmeden gömülüyor ve
oradan bilgi alınıyor gizli kamerayla. Bu, savunma savaşında oluşacak sisteme
dikkat çekmektir. Hz. Mehdi (a.s.) devrindeki yüksek teknolojiye dikkat çekiyor
Peygamber Efendimiz (sav). Yoksa masumu öldürmek haramdır.
Hiçbir Musevi
Peygamber Efendimiz (sav) zamanında o şekilde katledilmedi. Hiçbir Hristiyan
katledilmedi. Peygamberimiz (sav) bizzat cübbesini çıkarıp, seriyordu, Ehl-i
Kitap onun üzerine oturuyordu, onlara hürmet ediyordu Peygamberimiz (sav),
saygı gösteriyordu. Peygamberimiz (sav) zamanında Müslümanlar, Hristiyanların
yanına hicret ettiler, onlara güvendiler, can güvenliği için. Onlarla kardeş
oldular, gittiler sofralarına oturdular, yemeklerini yediler, Hristiyan Musevi
kadınlarla evlendiler.
Sunucu: Söylediğinizle ilgili ayet okuyorum
Hocam; 5. surenin (Maide Suresi) 5. ayeti: "Bugün size temiz olan
şeyler helal kılındı. (Kendilerine) Kitap verilenlerin yemeği size helal, sizin
de yemeğiniz onlara helaldir. Müminlerden özgür ve iffetli kadınlar ile sizden
önce (kendilerine) kitap verilenlerden özgür ve iffetli kadınlar da, namuslu,
fuhuşta bulunmayan ve gizlice dostlar edinmemişler olarak -onlara ücretlerini
(mehirlerini) ödediğiniz takdirde- size (helal kılındı.)"
Hristiyan kadınla evleniliyor, Musevi
kadınla evleniliyor. Evlenmek ne demek? Sevgi var demektir, dostluk var
demektir, kardeşlik var demektir, değil mi? Çocuklarının annesi oluyor. Aynı
yatakta yatıyorsun, aynı ortamda yiyip içiyorsun. Kuran ayeti okuduğumuz.
Ayetle belirtiliyor.
Taşlar ve Ağaçlar
Ahir Zamanda Müslümanlara Bilgi Verecektir
..Peygamber Efendimiz (s.a.v.)
buyuruyor; "Müslümanlar Yahudilerle savaşmadıkça kıyamet kopmaz."
Yahudilerle Filistin'de savaştılar. Altı gün savaşı var. Çok büyük olay oldu.
Mısır'la savaştılar, Suriye'yle savaştılar, Ürdün'le savaştılar. Bu hadis
gerçekleşti. Bu oldu.
Yine bir başka
hadiste de buyuruyor ki Resulullah (s.a.v.); "Her taş, her ağaç ey
Müslüman arkamda bir Yahudi var, gel onu öldür diyecek." Şimdi bir
kere, bir insan suçuna göre cezalandırılır. Bir taşın arkasında bir Yahudi
çocuğuyla karşılaşsak, mazlum küçük bir çocuk. Taş da bize ses getiriyor.
"Bak, burada yanımda bir Yahudi çocuğu var, onu öldür." Bu
şeytandan gelen bir sestir. Biz buna uymayız. Çünkü o cinayete teşvik eden bir
halüsinasyondur. Bu doğru değil. Biz ne yaparız? Arkamızda bir şey olup
olmadığını, mesela bir elektronik bir cihazla olur, biz ondan tespit edebiliriz.
Elektronik
haberleşmeyle insanların yerini tespit edebiliriz. Ama öldürmek için değil, onu
etkisiz hale getirmek için. Zarar veren bir Yahudi ise, dinsiz bir Yahudi ise,
Allah'sızsa, kitapsızsa, Tevrat'a uymuyorsa, Kuran'a uymuyorsa, çünkü Tevrat'ta
da Müslümanlara zulüm yok. Tevrat'a göre Müslümanlara çünkü Ben-i Nuh olarak
bakması gerekir Musevilerin. Ben-i Nuh. Ben-i Nuh nedir? Müslüman, mümin
demektir. Her Musevi, Müslümana Ben-i Nuh olarak baktığına göre, mümin olarak
gördüğüne göre; onun canına, malına, ırzına, namusuna dokunması haramdır.
Dokunamaz ama bunun dışında zulüm yapan bir Yahudi ise, demek ki taşlar,
ağaçlar, her türlü cisim, mobilya da olabilir, bir şey de olabilir; mikro
kameralarla, teknik aletlerle bize bunu haber verecek. Biz de yerini bulup onu
etkisiz hale getireceğiz.
Öldürme demek,
fikren etkisiz hale getirmek anlamındadır. Mesela Hz. Mehdi (as) için de var,
deccaliyeti öldürüyor. Deccali öldürüyor yani fikrini öldürüyor. Fikren
öldürmedir, ilim olarak öldürmektir, bedeni değil, inşaAllah. Dolayısıyla taş
ve ağacın Müslümanlara bilgi vermesi, ahir zamanda zaten gerçekleşiyor şu an.
Biz dedik;
"Güneydoğu'da Mehmetçiklerimizin mücadelesinde mikro kameralar
yerleştirilsin, düşmanın yeri tespit edilsin" dedik. Kamera nereye yerleştirilir?
Gizli, düşmana karşı mücadele yapılıyorsa, taşın içine yerleştirmen lazım.
Veyahut ağacın içine yerleştirilecektir ki görülmesin. Gizlice düşmanı tespit
edebilmek için, mükemmel bir teknolojiye, gizli bir istihbarat ağının nasıl
kurulacağına Peygamberimiz (sav) vahiyle mükemmel bir şekilde işaret etmiş.
Bu ancak ahir
zamanda oluyor şu an. Yahudiler için değil bu; ateist Yahudi, ateist Hristiyan,
ateist Müslüman eğer zulüm verdiyse, acı çektiriyorsa, cinayet işliyorsa, onu
bizim tespit etmemiz gerekir. Resulullah (sav) onun bir yönünü söylemiş, bir
kısmını söylemiş. Biz oradan tamamını anlamış oluruz. Peygamberimiz (sav) özlü
ve kısa anlatır. Mücadele anında bizim nefsi savunma yapacağımız vakit,
Müslüman demek ki gizli bilgiyi bu tarz bir sistemle elde edecek ahir zamanda.
Mesela Peygamber Efendimiz (sav); "İnsanlar avuçlarının içine
bakacaklar, Hz. Mehdi (as)'ı görecekler" diyor. Şimdi yaptılar.
Ipodlar var; telefonlar var. Adam avucunun içe baktı mı karşısındaki insanı
görüyor. Bu gerçekleşmiş oldu. Kastedilen bu, inşaAllah.
"İslam'da
Şiddet" İddiası, Deccaliyetin ve Ona Uyan Bağnazların Uydurmasıdır
Kuran'a göre
İslam'da şiddetin, terörün, intihar saldırılarının hiçbir şekilde yeri yoktur.
Kuran'a göre savaş, yalnızca can, mal, ırz güvenliği tehlikeye düştüğünde
savunma amacıyla yapılabilir. Böyle bir durumda dahi Müslümanlar asla ileri
gitmemekle, esir almaları durumunda esirlere adaletli davranmakla, hatta
kendileri açken bile esirlere öncelikli yemek vermekle, onları affedip
salıvermekle, bir an önce barışı sağlamakla, mazlumları ve sivilleri korumakla
yükümlüdürler. Nitekim Peygamberimiz (sav)'in hayatı incelendiğinde İslam'ın bu
konuda nasıl bir tavrı gerekli kıldığı açıkça görülmektedir.
Müslümanlar savunma maksatlı savaşmışlardır
Peygamber
Efendimiz (sav) ve sahabeler, Mekke'de yaşadıkları 13 yıl boyunca Mekkeli
müşriklerin akıl almaz işkencelerine, saldırılarına, iftiralarına maruz kalmış,
evlerinden zorla çıkarılmış, ölümle tehdit edilmişlerdir. Yapılan bunca saldırı
ve baskıya rağmen asla şiddete başvurmamışlardır.
Mekke'deki
baskıların çok artmasının ardından Medine'ye hicret etmiş, Medine döneminde de
aynı saldırılara maruz kaldıklarından ve açıkça can güvenlikleri tehlikeye
düştüğünden, sadece kendilerini savunmak amacıyla mecburi savaşlara
katılmışlardır. Örneğin, Bedir savaşı, Mekkeli müşriklerin ordularını toplayıp
Müslümanları şehit etmek amacıyla atakta bulunmaları üzerine çıkmıştır.
Hendek savaşı da
Müslümanların, kendilerini korumak için şehrin etrafına hendekler kazdıkları,
tamamen bir savunma savaşıdır. Kısaca geçmişteki savaşlar, putperestlerin
doğrudan azgınca saldırıda bulunmaları sonucunda mecburiyetten kaynaklanan
savunma savaşlarıdır. Hiçbiri saldırı savaşı değildir. Bu dönemde Peygamberimiz
(sav)'e indirilen savunma ile ilgili özel hükümler de yalnızca bu savaşlardaki
özel duruma has olarak indirilmiş ayetlerdir.
Hz. Muhammed (sav) de Hz. İsa (as) gibi sevgi,
şefkat ve merhamet insanıdır
Bazı
Hristiyanlar, her ikisi de bizim için çok değerli olan Peygamberlerimizi
kendilerince -cahilce bir tutumla- karşılaştırma yoluna gitmektedirler. Hz. İsa
(as)'ın bir sevgi insanı olduğu, fakat Peygamberimiz Hz. Muhammed (sav)'in
savaş yanlısı bir tutum izlediği yönünde yakışıksız çıkarımlar yapmaktadırlar.
Bu, Hz. Muhammed (sav)'in de Hz. İsa (as)'ın da Allah'a teslim olmuş, vahiy ile
hareket eden mübarek elçiler olduğunu gözardı eden cahil ve ön yargılı birtakım
Hristiyanlar tarafından ortaya atılmış bir iftiradır.
Bu iki mübarek
insan da, Allah'ın sevgilileri, dostları olduklarından elbette her ikisi de
sevgi, şefkat ve merhamet insanıdır. Bunun aksi mümkün değildir.
Peygamberimiz
(sav)'in 23 yıllık bir peygamberlik dönemi olmuştur. Putperestlerin doğrudan
saldırılarının olduğu oldukça çetin dönemleri de alan bu 23 yıllık dönem içinde
Peygamberimiz (sav), Müslümanların canlarına kast eden ve Müslümanların tüm
barış yanlısı tutumlarına rağmen kesintisiz bir şekilde devam eden saldırılar
karşısında iman edenleri korumak için savunma maksatlı savaşlar yapmıştır. Ve
tüm bu savaşlar sırasında Allah'ın vahyiyle hareket etmiş, Allah'ın vahyiyle
kararlar vermiştir. Eğer Müslümanları korumayı hedefleyen savaş yükümlülüğü
Allah'tan gelen bir vahiy ile Hz. İsa (as)'a bildirilmiş olsaydı, o da tıpkı
Peygamberimiz (sav) gibi bu ibadeti teslimiyetle yerine getirecekti. Fakat Hz.
İsa (as), 3 yıl süren peygamberlik dönemi boyunca putperestlerin bu tarzda bir
saldırısıyla karşılaşmamıştır. Dolayısıyla savaş ve savunma ile ilgili bu ayetlerin
indirilmesine gerek olmamıştır.
Savaşın,
Peygamberimiz (sav)'in ve Müslümanların hoşuna gitmediği halde farz kılındığı,
Kuran ayeti ile bildirilmiştir.
Savaş, hoşunuza
gitmediği halde üzerinize yazıldı (farz kılındı). Olur ki hoşunuza gitmeyen
bir şey, sizin için hayırlıdır ve olur ki, sevdiğiniz şey de sizin için bir
şerdir. Allah bilir de siz bilmezsiniz. (Bakara Suresi, 216)
İslam'da savunma savaşında dahi aşırı
gidilmemesi, affedici olunması emredilir
Allah'ın
Kuran'da bize tarif ettiği iman derinliğini görüp anlayabilen bir insan,
Müslüman için asıl olanın hep affetmek olduğunu da rahatlıkla kavrayabilir.
Örneğin Kuran'da Allah, savaş durumunda aşırı gitmemeyi, savaş halindeki bir
topluluk savaşı durdurduğu takdirde Müslümanların da durması gerektiğini haber
verir:
Sizinle savaşanlara
karşı Allah yolunda savaşın, (ancak) aşırı gitmeyin. Elbette Allah aşırı
gidenleri sevmez. (Bakara Suresi, 190)
Onlar, (savaşa)
son verirlerse (siz de son verin); şüphesiz Allah, bağışlayandır esirgeyendir. (Bakara Suresi, 192)
Müslümanların
savaşa girebilmeleri için, karşı taraftan bir saldırı gelmesi şarttır. Savaş;
uyarılara rağmen hiçbir şekilde sözden anlamayan, saldırgan, zalim bir
topluluğun zulmünden korunmak amaçlı başvurulan bir mecburiyettir. Böyle bir durumda
da, Müslümanlar, aşırı gitmemekle yükümlüdürler; yani sadece kendilerini
savunmalıdırlar. Yukarıdaki ayette Rabbimizin bildirdiği gibi, saldıran tarafın
savaşa son vermesi durumunda Müslümanların da durmaları öğütlenmektedir. Ayrıca
İslam'a göre savaş sırasında kadınlara, çocuklara, yaşlılara ve sakatlara itina
gösterilmesi, onların korunması, onların zarar görmemesi için olağanüstü
önlemler alınması çok önemlidir.
İslam'da haksız yere cana kastetmek haramdır
Yine Kuran'da,
cana kastetmenin haram olduğu açıkça belirtilmiştir:
"Kim bir nefsi,
bir başka nefse ya da yeryüzündeki bir fesada karşılık olmaksızın (haksız
yere) öldürürse, sanki bütün insanları öldürmüş gibi olur. Kim de
onu (öldürülmesine engel olarak) diriltirse, bütün insanları diriltmiş gibi
olur. Andolsun, elçilerimiz onlara apaçık belgelerle gelmişlerdir. Sonra bunun
ardından onlardan bir çoğu yeryüzünde ölçüyü taşıranlardır. (Maide Suresi, 32)
Ve onlar, Allah ile
beraber başka bir İlah'a tapmazlar. Allah'ın haram kıldığı canı haksız yere
öldürmezler ve zina etmezler. Kim bunları yaparsa 'ağır bir ceza ile'
karşılaşır. (Furkan Suresi, 68)
Ayetlerden de
açıkça anlaşıldığı gibi, bir Müslümanın bir fesada ya da bir başka nefse
karşılık olmaksızın, haksız yere cana kastetmesi Kuran'da haram kılınmıştır.
Maide Suresi'nde Allah, gönderdiği elçilerin bu haramı insanlara tebliğ
etmelerine rağmen, bir çoğunun haddi aşanlardan olduğunu bildirmektedir. Yani
Kuran ile hüküm belirlenmiş olmasına rağmen, Kuran'ı yeterli bulmayarak ölçüyü
taşıracak, haksız yere zulüm ve kan dökülmesi peşinde olacak bir topluluktan
bahsedilmektedir. İşte bu topluluk, İslam adına ortaya çıkan fakat deccaliyetin
etkisi altında olan bir takım bağnaz kimselerdir.
Yine Kuran'da
savaşta esir alınan kişilerin, affedilmeleri ve salıverilmeleri öğütlenmiştir.
Allah, cinayet işlenmesi durumunda bile, öldürülen kişinin yakınları tarafından
suçlunun affedilmesinin daha hayırlı olacağını Kuran'da bildirmiştir.
Müslümanın Kuran'a göre yükümlülüğü, hep Allah rızası için en hayırlısını seçmektir.
Cinayette dahi Allah, affetmeyi hayırlı gördüğüne göre, Müslümanın asıl yerine
getirmesi gereken hüküm budur. İslam, şefkat, merhamet, sevgi, barış, adalet ve
huzur dinidir. İslam'ı Kuran'da tarif edilen şeklinden daha farklı göstermeye
çalışanların bu tutumlarından ivedilikle vazgeçmeleri gerekmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder